"ben yüreğini yitirmiş bu
zamandan korkuyorum
ben bunca elin boşunalığını
düşünmekten
bunca yüzün
yabancılaşmasından
korkuyorum
ben geometri dersini
delicesine seven bir öğrenci
kadar
yalnızım"
Aklım sana sarmaş dolaş.
Neyse, sen hep oradasın,
Hattımın öbür ucundaki titrek soluk,
Benim su değneğime doğru sıçrayan
Su kıvrımı, göz alıcı ve şükran dolu,
Dokunuyor ve emiyorsun.
Ben çağırmadım ki seni.
Ben seni hiç çağırmadım ki.
Yine de, yine de
Denizden buharlaştın bana doğru,
Şişko, kırmızı, tepişen âşıkları
çiçekleri düşünmüyor kimse
balıkları düşünmüyor kimse
kimse
kalbi güneşin altında iltihaplanan
hafızası yeşil hatıralardan usul usul boşalan bahçenin
ölmekte olduğuna
inanmak istemiyor
ve bahçenin duygusu sanki soyut bir şeydir
çürümüştür kendi yalnızlığında
Çocukların, bizim uğurlarına feda edeceğimiz hayatlarımıza ihtiyaçları yok, kendi hayatlarına ihtiyaçları var. Var olmasına izin vereceğimiz hayatlarına...
Dünyadaki bütün felaketlerin, uygunsuzlukların, bayağılıkların sebebi işte bu her şeyden evvel kendini düşünmek illetidir. İlk bakışta insana bir kurnazlık ve akıllılık gibi görünen bu hal hakikatte aptallıktır. Çünkü dünyada bir insanın başka bir insanın yardım ve alakasına muhtaç olmadan yaşaması mümkün olamayacağına, hatta en kötü hayvanlarda bile birbirlerine yardım hissi mevcut bulunduğuna göre, sadece kendini düşünmek ve başkalarının da böyle yapmasını istemek kendi kendisinin kuyusunu kazmaktır.