Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

beyza ö.

beyza ö.
Bir kitabı okumaya başladı
Hakikat ve Hurafe
Hakikat ve HurafeDücane Cündioğlu
7.8/10 · 449 okunma
Reklam
210 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Yaşamak
YaşamakYu Hua
8.7/10 · 33,1bin okunma
232 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti
Yeni Dünya Düzeninin SefaletiRasim Özdenören
8.5/10 · 268 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Günümüzde bazı ülkelerde şeri hükümlerin uygulanmasına devam edilmesine rağmen, oralarda İslami bir uygulamanın bulunmadığına kani oluyorsak, bunun sebebi, bu uygulamanın Müslümanca bir iradeyle ve Müslümanca bir niyetle gerçekleştirilmediği ve fakat tarihsel ve geleneksel şartların tecellisi olarak ortaya çıktığı noktasında aranmalıdır.
Sayfa 209Kitabı okudu
Sömürdüğü insanın karşısında kendini vicdan rahatlığı içinde hissedebilmek için sömürgeci sömürüsünü haklı görmek zorundadır. Bu zorunluluğu, sömürülen insana medeniyet götürdüğü tesellisine (!) sığınarak tatmin ve telafi etme cihetine gidiyor.
Sayfa 182Kitabı okudu
Reklam
Cumhuriyet'in ilanı özünde Padişah'ı ve Halife'yi bertaraf etme amacı güdüyor idiyse de bu amaçla iç içe olarak keza Hristiyan azınlığın haklarını güvence altına almak da başat gayeler arasında sayılmalıdır. Cumhuriyet bu gayesini gerçekleştirmekte o kadar kararlı ve o kadar ileri giden bir tutum sergilemiştir ki, Hristiyan alemine mahsus hukuku bu ülkede yaşayan Müslim, gayrimüslim bütün insanları kapsayacak hale getirmiştir. Hristiyan Batı aleminin medeni hukuku, ticaret hukuku vs. hemen bütünüyle tercüme edilmek suretiyle yürürlüğe konulmuştur. Böylece azınlıkların hukuku ile çoğunluğa hükmedilmeye başlanmıştır. Peki, bu ülkede yaşayan Müslüman çoğunluğa reva görülen muamele ne olmuştur? Onlar, kendilerine has giyim kuşamlarını giymekten yasaklanmıştır; onlar, Hristiyan şapkası giymeye zorlanmıştır, giymeyenler ölümle cezalandırılmıştır; medreselerin ıslah edilmek yerine kapatılması tercih edilmiştir; gazetelerde dini yayınlar yasaklanmıştır; sureta din ve vicdan özgürlüğü öngörülmüş olmasına rağmen, dine dayalı örgütlenmelere izin verilmemiştir.
Sayfa 178Kitabı okudu
Kapitalist sistem, hayat seviyesini yükselterek, üretimi fazlalaştırarak, ihracatı arttırarak iktisadi ilerlemeye yol açmışsa da, aynı zamanda çeşitli kötü taraflarını da birlikte getirmişti. Büyük sermayenin az miktardaki kapitalistin elinde toplanması, çalışan sınıfı yıpratıcı, ezici bir şekilde kullanan sömürücü ve sadece kazanç fikri ile hareket eden yeni bir sınıfın doğmasını sağladı. İktisadi iktidarın bu şekilde, sınırlı sayıdaki kapital sahiplerinde veya şirketlerinde (anonim şirket, kartel vb.) toplanması, iş alanların özgürlüklerinin kısılmasına, kaybolmasına, günlük emekleri ile ancak aç kalmadan yaşayabilecek bir duruma gelmelerine, ezilmelerine sebep oldu.
Sayfa 129Kitabı okudu
Liberal ortamdan Müslümanların da yararlanarak İslami bir hayatı gerçekleştirebileceklerini düşünmek, İslam'ın araçlar konusunda Machiavelli'nin görüşlerini paylaştığına kani olmayı gerektirir. İslam, amaca ulaşmak için kullanılacak tüm araçlar mübahtır, demeli ki, bu kabulün sonucu olarak liberal ortamdan yararlanarak bu dünyada kendini gerçekleştirebilsin (yürürlüge girsin). Oysa bu düşünme biçiminin İslam nezdinde kabul edilmediğini biliyoruz. Allah'ın Resul'üne (sav), din konusundaki iddiasından vazgeçmesi şartıyla Mekke'nin reisliği teklif edildiğinde, Makyavelci zihniyete göre (amaçların araçları mübah kılacağı görüşüyle) hareket edileydi, teklif kabul edilir, bilahare Mekke'nin reisi olarak din konusundaki iddialara devam edilirdi. İslam, kendisi amaç değeri taşımayan aracı (vasıtayı) kullanmayı reddediyor.
Sayfa 120Kitabı okudu
Liberalizmin temelini teşkil eden özgürlük, kendini dine (Kilise'ye) karşı özgür hissetmekten başka bir şey değildir. Liberalist, dine tolerans besleyebilir, onun var oluşuna göz yumabilir, ama kendi görüşlerini sonuna kadar götürebiliyorsa, söz konusu düşünme tarzının tabiatı icabı dindar olmaması gerekir.
Sayfa 118Kitabı okudu
Eğer dünya düzeni veya bu düzenin dizginlerini ellerinde tutanlar, İslam'a kendi dünyaları içinde bir yer bulabilirlerse ve onu, biçtikleri o yere oturtabilirlerse, bundan rahatlık sağlayacaklardır. Sadece kendileri değil, kendileri gibi düşünmek üzere eğitimden geçmiş olanlar da rahatlayacaktır. Çünkü böylece, ellerinde manipüle edebilecekleri "evcilleştirilmiş" bir İslam bulundurmuş olacaklardır. Aslında "Yeni Dünya Düzeni"nin elinde manipüle edebileceği bir İslam bulunsa ondan yana ortaya çıkan sıkıntılar izale edilebilecektir. İslam, bu düzenin sahiplerince, onların uygun gördükleri bir yere yerleştirilebilirse, mesele çözümlenmiş olacaktır. İslam, orada, demokratikleştirilebilecek, liberalleştirilebilecek, velhasıl günün gereği olan başka ideolojilerle uzlaştırılabilecek bir esnekliğe(!) kavuşturulacaktır. Müslümanlar da acaba bilinçli olarak bu arzuya ortak çıkıyor mu?
Reklam
beyza ö. tekrar paylaştı.
Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın var ettiği şeylerden biri, şayet peşine düşülür ve ciddiye alınırsa insanın kendinden başlayarak halka halka tüm kainata sirayet edici bir mevziye doğru taşınabileceğini, kendi benliğini bir "biz" içerisinde eritebileceği gerçeğini ve bu idealle nihai olarak kayıpsız bir hayata yelken açmanın mümküniyetini farketmesidir. Bu fark hangi değer kaynaklarına bağlı ise o nispette yükselmek mümkündür. Ferdi olarak yapılan yanlışlar bile yeri gelir seyyiatların hasenata tebdili kabilinden kişiye azık olur. Zordur, hem de çok ağırdır her seferinde yüzüne çarpılan, hiçbir şeyin değişmeyeceği inancı. Zordur elbette defalarca kaybeden bir insanın, aynı yerinden kırılan, aynı yerinden yaralanan insanın ayağa kalkması. Başa döner, her şeyi iyi yaptığını, hesapladığını düşünür, yine düşer. Bu düşüşü kabullenenler kenara çekilirler, kabullenmeyenler, kendi tarihlerinin olduğu gibi cemiyetlerinin tarihlerini de değiştirmeye muktedir olabilirler. Her şeyi düzeltmeye kalkışacağız, suratımıza çarpılan dünyanın gerçeklerinin hakikatle bağlarını sorgulayacağız. Kendi günahlarımızın, yanlışlarımızın ârızi (sonradan) olduğunu, ruhumuzun dipdiri, pir-ü pak olarak bizi beklediğini, ona uzandığımız takdirde uzanma kuvvetinin bize bahşedildiğini bileceğiz. Bu biliş bize bir yol bahşedecek. Umarım o yol sırat-ı müstakim olur. Belki bizi hiçbir şey kurtarmaz da, Allah'ın rahmetinden hem ferd hem de cemiyet çapında ümit kesmeyişimiz kurtarır. Kim bilir. O "ben kulumun zannı üzereyim" buyurmuştur. Buna iman ederiz.
Fâtih

Fâtih

@vaktininizinde
·
16 Mayıs 2023 19:09
Biraz da her şeyi düzeltmeye kalkışmanın var ettiklerinden bahsedelim:
İslam'ın demokrasi ile liberalizm ile veya benzeri başka izm'lerle uzlaştırılamayacağını, çünkü bunların farklı kaynaklardan neşet ettiğini söylemenin, onun siyasette despotlukla, iktisatta kumanda ekonomisi ile özdeşleştirildiği anlamına gelmediği fikrini tekrarlayalım. İslam'ın öteki izm'lerle uzlaştırılabileceği görüşünün temelinde, bizim, geçen yüzyılın Müslümanlarından tevarüs ettiğimiz vahim bir zihin sapması yatmaktadır; buna göre, aslolan Batı'nın düşünce kalıpları ve kavramlarıdır ve Müslümanlar bu kalıpları besinmesek zorundadır! Bu düşünce biçimi, tekraren belirtmeye değer ki, Batı karşısında boyun eğici, özür dileyici bir tavrın ifadesidir.
İslam'a göre araçlarımız da amaçlarımız kadar ve onlar gibi meşru ve mukaddes ve temiz olmalıdır (olmak zorundadır).
Demokrasilerde temel kabul milletin egemenliği olduğuna göre, bu kabul üzerinde yapılacak dini tercihler de son tahlilde "profane" bir mahiyet ihraz edecek demektir. Bir başka deyişle, demokratik mücadele vermek üzere yola çıkmış olanlar, dini hükümlerden vazgeçmeyi göze alabilmiş, daha başta bu niyetle yola koyulmuş tuhaf Müslümanlar olarak zuhur edecektir.
436 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.