Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aşkın kokusu
Hiç kimseyi sevemedim senin gibi, Ben miydim seni sevmek için yer arayan? Yoksa kalbim mi hiç bilemedim. Senin sesini, duyarım yazdım mısralarda, Senin kokun, kollarım yazdım şiirler üstünde. Güzelliğin o kadar güzel ki, bir şeye benzetmek mümkün değil. Bu bir hikayenin sonu, kim bilir, belki de yeni hikayeler başlangıcı olur aslında. Yazar:mep
İçimde öyle ağır bir yük var ki bunu nasıl anlatabilirim ben bile bilmiyorum. Kaybetmenin ardından getirdiği yalnızlık meğerse insanı çok derinden etkiliyormuş. Her seferinde daha da derinden sorgulatıyor. Acaba daha farklı olabilir miydi? Daha çok arayabilir miydim? Nasıl olduğunu sorabilir daha çok vakit geçirebilirdim. Yaşlandıkça insanlar daha çok çocuklaşıyordu ama biz bunlara tasalanıp durduk. Anlayamadık ki bunun ne çok kıymeti varmış. Bilemedik ki tekrardan onlarla uyumanın ne kadar değerli olduğunu. Bir tebessümün kıymetini. Yapmadık yapmamız gerekenleri. Konuşmadık sormadık duymadık görmedik. Ruhlarımız fani zevklerin peşinde bencilliklerimiz için çırpınırken düşünemedik ölüm nedir ne zaman gelir. Diyemedik bazı şeyler ansızın gider. Aslında hep biliyorduk ama göz ardı ederek yaşadık. İnsan sonrasında elinde hiçbir şey ile kalıyor. Pişmanlıkları ve kalbindeki bu yük ile bomboş, yapayalnız... Neden seni çok seviyorum demek bir külfet haline geldi? Neden ebeveynlerimiz bize sevgi göstermenin bu kadar zor bir şey olduğunu öğretiyor. Çok mu zor minnet etmek, özür dilemek sevmek ve sevilmek. Büyüğü ve küçüğü fark etmeksizin çocuk olabilmek. Neden farkında olmadan bastırılmış duygular ve görünmez kalıplar içerisinde yetiştiriliyoruz? Bunun sonunda giden gittikten sonra diyebildiğimiz tek şey değer miydi? Şimdi soruyorum ben de değer miydi bunca şeye?
Reklam
hayatım elimden kayarken izledim gözlerini, belki de hayatın anlamsızlığına karşı bir anlamdı gözlerin peki gerçekten huzur bu muydu ey sevgili? ve dışarıda hafiften esen bir rüzgar, çıldırmak üzere olan bir kadın, yanında üç bilemedin dört elma olan bir çocuk, birden bastıran baş ağrısı, hayattan umudunu kesmiş 20'lerinde bir hayat kadını, aptal bir yayınevinden bir dostoyevski romanı havasında kaotik bir hava, yeni Suriyeden gelmiş 17 yaşında bir kız çocuğununun renkli işlemeli elbisesine gelen hayranlık duyan bakışlar, 42 yaşında tek başına samatyada yaşayan aptal bir yazarın boktan zihninde bunlar varken, televizyonda enflasyonla mücadele için bir ekonomistin kahrolsun küreselleşme ve kapitalizm sözleri...
Sen beni bilemedin içimi bile, Hiç bir zaman göremedin yine...
Bazen insanın içinde itiraf edemeyeceği şeyler vardır, ya da yüzleşemeyeceği şeyler. Nereden geldiğini, ne zaman gittiklerini kendimiz bilemeyiz. Unutmak isteyip de unutamadıklarımız, yaşamış olup da yaşadığımızı hissetmediğimiz, mantığımızın kabul etmediği, yaşamamış olmayı istediğimiz şeyler bunlar. İnsanı durduk yere pişman eden şeyler.
kuşkular denizinde kürek çekiyorum kıyıyı umuyorum hayalimde ve kaderimde her kürekte çarpıyor heyecanla genç kalbim bilmiyorum okyanus var her insanın kaderinde falan filan şiiri falan boşverelim de hayatın bu garantisizliği , ne olacağının aşırı bir şekilde belirsiz olması ,zamanın geri alınamıyor olması gerçeği, yetiştiğin çevrenin hayatını ve fikirlerini büyük oranda şekillendiriyor olması, hayatta mutlak bir doğru, anlam, amacın belirgin olarak önümüze sunulmamış ve bizim bulmamız inisiyatifine kalmış olması, ya beceremezse kaygı ve hezeyanları, psikolojik durumun insanı ele geçirmesi ve büyük oranda değiştirilememesi, bu modern hayatta içgüdülerin etkisinin az iradenin gerekliliğinin büyük olduğu işlere mecburiyetten bu genç ömrün boyunca savaş vermiş olmam ve hala devam etmesi, gençlik duyguları, eksik kalmış ve doyurulamayack duyguların eksikliğinin yarattığı zararla savaşmak, altı delik bir kovayla kendini doldurmaya çalışmak, ne olduğunu olacağını bilememek falan filan... yoruldum
Reklam
ATEŞ Mİ ÜSTÜN TOPRAK MI?
Muhammed Emin Toprak
Muhammed Emin Toprak
İnanan cinlerin komutanıydı Kâfir cinlere karşı çok savaştı Meleklere hoca diye atandı Azazil'di onun önceki adı Melekler onun yanına geldiler Birimiz lanetlenecek dediler Levhimahfuzda okuduk dediler
Henüz bir çocuk Ne suç işlemiş olabilirki Bu enerji bedenini elegeçirmiş olsa Belkide artık Asıl sorun Bir yama olacağını bilememiş olmasında Evet Başka ne olabilirdi ki Babasının işlediği bir suçtan başka
Dost
❝ Sabır göstermekmiş meğer ışık Sırrı bilmemekmiş meğer huzur Uyuyamamakmış meğer ışığı bilmek Sırrı samimiyetmiş meğer ışık Dost...
ne yapacağını bilememek...
mesela, rengarenk pabuçlarını bir kenara koydu diyelim yine de karşısına geçip birtakım şeyler söylemeye devam ederler, noktalama işaretlerini de üzerine üzerine fırlatmayı eksik etmeden. belki dalgın birkaç adım gelip söndürüverir başının ucundaki sessiz lambayı. onu da bilemez. saat ne kadar geçmiş, gündüz ne kadar olmuş ve gece saçını başını
Reklam
Seneler önce bir cümle okumuştum; “Hayat 18 bilemedin 20 yaşına kadar yaşadığındır ondan sonrası tutunma çabası.” diyordu. İnsan ne yaşarsa o yaşına kadar yaşar, ve en güzel çağlarının olduğunun farkında olmadan yaşar. Sonrası tutunma, en sağlam yerini arama ve bulma çabası...
Geceye...
•🪽 •Buldum bilemedim, bildim bulamadım.• Atasözü••• Bulmak kelimesinin 12 ayrı anlamı var. Anlamlar değişse de içerisinde hep bir kavuşma var. Bazen iki insan bazen iki nesne... Bulmak, bilmeyi de gerektiriyor. Misal, kıymetini bilmeyince bulduğunun anlamı olmuyor.
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
"Bir kadın, kendisini anlamaya başladığında, evrenin tüm gizemleri ona boyun eğer." demiş... Bir kadın, kendi iç dünyasını anlamaya başladığında, evrenin gizemleriyle olan bağlantısı daha derin hale gelir. Kendini anlayan bir kadın, iç huzuru bulur ve bu da ona evrenin sırlarını anlama ve deneyimleme gücü verir. Bu, kadının içsel gücünün ve bilgeliğinin kaynağıdır..... mı demek istiyor bilemedim :))))
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.