Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ADAPTİF KONTROL(YENİDEN DÜZENLENMİŞ MYB)
Kontrol davranışı, OKB'nin bilişsel-davranışçı tedavilerinde işlevsiz görülmektedir. Bu yüzden gençlerde genelde engellenen bir davranıştır. Ancak metakognitif yaklaşım, metakognitif inançları değiştirmek ve obsesif düşüncelere mesafe almak adına kontrolün kullanabileceğini öne sürmektedir.
Sayfa 242 - Litera Yayıncılık..Kitabı okudu
Nesne ilişkileri kuramına göre, büyüyen çocuk bir nesneyi veya kişiyi değil, o kişiyle olan ilişkisinin bütününü ve ona eşlik eden duygulanımı içselleştirmektedir.
Sayfa 33
Reklam
" eylemler duyguları takip eder gibi görünür ancak gerçekte eylem ve duygular birlikte varlığını sürdürür. İradenin kontrolüne olan eylemlerinize yön vererek, dolaylı bir şekilde iradenin kontrolünde olmayan duygularımıza da yön verebiliriz."
Epiktetos'a göre mutluluk ve özgürlük neyi kontrol edip neyi kontrol edemeyeceğimizi anlamamıza bağlıdır. Kişi bu gerçekliği, yani yaşamın bizim kontrolümüzde olan ve olmayan öğelerden oluştuğunu kabul ettiğinde ve ikisini birbirinden ayırmayı becerdiğinde hem iç huzura hem de iyi bir yaşama sahip olur.
Sayfa 28
"Epiktetos'a göre mutluluk ve özgürlük neyi kontrol edip neyi kontrol edemeyeceğimizi anlamamıza bağlıdır. Kişi bu gerçekliği, yani yaşamın bizim kontrolümüzde olan ve ol­mayan öğelerden oluştuğunu kabul ettiğinde ve ikisini bir­ birinden ayırmayı becerdiğinde hem iç huzura hem de iyi bir yaşama sahip olur."
"Kişi ön yargılarına uyan verileri kabul eder, önem verir ve sayarken, ön yargılarına uymayanları ya görmezlikten gelir ya da önyargısını uygun hale getirerek görür."
Reklam
''Soruna yol açan değiştirilemez bir şeyi değiştirmeye çalışmak sorunun sürmesine ve boşa zaman kaybına sebep verir. Eşi tarafından fiziksel ve maddi olarak istismara uğrayan bir kadının eşini değiştirebileceği umuduyla sürekli uğraşması buna bir örnektir.''
“İnsanların duygusal yönden nasıl hissettikleri ve nasıl davrandıkları, bir durumu nasıl yorumladıkları ve o durum hakkında nasıl düşündükleri ile ilişkilidir. Durumun kendisi, nasıl hissettiklerini veya ne yaptıklarını doğrudan belirlemez.”
Ellis' e göre RDDT, yaşamdaki olaylarla ilgili "ciddi ve mutlak değerlendirmeler" yapma eğiliminin, duygusal rahatsızlığın temeli olduğu ve bu değer yargılarının genellikle "zorunluluk", "gereklilik", 'mecburiyet" ve "şart" gibi kesin ifadelerle -yani koşulsuz zorunluluklarla- belirtildiği varsayımları üzerine kurulmuştur.
Beşinci bir durumda, hasta zihninde "entelektüel" uyum sağlayıcı bir yanıta inandığını gösterir fakat "duyguları" kalpten, ruhundan ya da içinden gelmez. Uyum sağlayan cevabı önemsemez. Bu durumda, terapist ve hasta ifade edilmeyen inançların altında yatan otomatik düşünceleri araştırmaya ihtiyaç duyar.
Reklam
Yaygın anksiyete bozukluğu olgularında da bir belirsizlik alerjisi söz konusudur. En küçük bir belirsizlikle aşırı düzeyde endişe ve kaygı tetiklenmektedir. Belirsizliği bu kadar tehdit edici kılan faktör ise YAB'si olan kişilerin belirsizlik ve bunun sonuçları hakkında olumsuz inançlara sahip olmalarıdır.
İfadesi ertelenen duygu ve düşünceler bir yere gitmezler, sadece ertelenmiş olurlar ve belli bir süre sonra tekrar ortaya çıkarlar ertelenen sorunların kendi kendine çözülmesi gibi bir durum neredeyse hiçbir zaman gerçekleşmez.
İç içelik/yapışıklık şeması
Onlar her şeyi kontrol ederler, çocuğun neyi yapıp neyi yapmayacağına aşırı müdahale ederler ve hatalar karşısında ne yapacaklarına karar verirler. Çocuklarının her şeyi kendilerine anlatmalarını isterler.
Ayrılma ve reddedilme şemalarının özünde, güven ve bağ kurma ihtiyacı yatmaktadır. (...) Çocuğa terk edilmeyeceği, yalnız kalmayacağı, ihtiyaçlarının karşılanacağı ve ihtiyaç hissettiğinde ailesinin yanında olacağı hissettirilmelidir. Aksi halde çocukta ayrılma anksiyetesi görülebilir ve ayrılma alanı ile ilgili bir şema oluşabilir.
Özellikle depresyonda olanlar olmak üzere çoğu hasta olumsuzluklar üzerine gereğinden fazla odaklanma eğilimi göstermektedir.
850 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.