Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
434 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
-Güneş de sanıyor ki bir tek o yanıyor.-
"Aşk, bir bedende iki kişi." “Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi Şapkandan bir kumru havalansın Bana öyle büyük ki bu kalp, Gelsin yüreğime yuvalansın” Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Düşünmek Yaşamın Pasını Silmektir
Düşünmek Yaşamın Pasını SilmektirTahsin Özmen · Karina Yayınevi · 2018501 okunma
Evladım ibadet Allah'la senin arandadır; gizlidir. O reklam diye yapılmaz; kapı açık namaz kı­lınmaz" derdi.
Reklam
Bir kez evlendim, son kez evlendim ve ebediyen evlendim...
Sayfa 275Kitabı okudu
"Memleketi kurtar­dı bu adam"
- Şimdi babamın bir Atatürkçü olduğunu söyleyemeyece­ğim. Babam Osmanlı'dan gelmiş. Kitaplar Abdülhamid için "hain Padişah" diye yazarken babam "cennet mekan" diyen­lerden bir Osmanlı. Hani padişahlara laf söyletmeyenler­den. Arada Kemal ağabeyim espriyle karışık "Aman baba se­ nin o padişah dediğin şunu şunu yaparmış" dedi mi "Sus ke­rata" diye şakadan çıkışırdı. Yani şakasını kaldırırdı. Ama ben 10 Kasım akşamı eve geldiğim zaman baktım, babamın önünde resimli bir gazete duruyor... - Babanızın? - Evet. İlk sayfasında Atatürk'ün resmi olan bir gazete... Ve babam ağlıyordu. Bunu gördüm. Babamın "Memleketi kurtar­dı bu adam" diye ağladığını duydum. Bence çok önemliydi.
Hacı Şakir sabunları...
Şimdi efendim, babamın ablasının kocası Ha­cı Şakir. - Şu meşhur Hacı Şakir sabunları?.. - Evet. Bildiğimiz Hacı Şakir... O babamın eniştesi.. Ben Hacı Şakir Beyi tanımadım ama onun oğlu Tevfik Sabuncu'yu tanıdım.
Sayfa 19 - PDFKitabı okudu
Benim üniversitede olduğum yıl­ da bir Tan olayını yaşadık biz ... - Öyle mi? Katıldınız mı siz de? - Hayır katılmadık. Tan matbaası tahrip edildi. İki gün sonra gittiğim zaman karşı kaldırımdan bakmıştım, çok üzül­müştüm. Ne tesadüftür, ne kadar gariptir ki, daha sonra ga­zetecilikteki birçok aşamamı, restore edilen Tan binasında yap­mıştım. Tan gazetesinde ve özellikle İstanbul Ekspres gaze­tesinde . . .
Reklam
- O yaşta bir çocuğa ne ifade ediyordu Atatürk'ün ölümü? - Hiç siyasal düşünmediğimi çok iyi hatırlıyorum. Yani ben" Eyvah şimdi Türkiye ne olacak" demedim. Çünkü İsmet Pa­şa ismi o kuşaklar için bir güvenceydi. Atatürk'ün en yakın ar­kadaşıydı o. Gerçi ben "Atatürk o kadar büyüktü ki gerçekte ikinci adam yoktu" diyenlere katılırım. Bu bir gerçek. Ama yi­ne de İsmet Paşa hep vardı. Bu bizi çok etkiledi. Hiçbirimiz ne olacak diye sormadık. Devlet güçlü müydü, değil miydi bilmi­yorum ama yine de...Tam savaş bölgesindeydik. Birkaç aile dos­tumuz, ahbabımız konuşurlarken kulak kabartıyordum. "Bit­tik, bittik. Alman kapıya dayandı. Kapıdan girdi mi bitecek. Mustafa Kemal de yok. Bunlar bizi kurtaramaz. Gitti Türkiye, gitti" diyen kötümserliklerini duyuyordum bazı büyüklerin. - Evet. Bir yıl sonra da savaş başladı zaten... Değil mi? - Evet. Lise birdeydik. Yalnız biz savaşı hiç anlamadık. Yaşamadık yani. Camlar maviye boyandı; mavi kağıt kaplan­dı. Elektrik lambalarının üstüne yine mavi kağıt koyduk...
350 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Ve Karşınızda Halit Kıvanç!
Alt başlık: Bir Koltukta Çok Karpuz Merhabalardan bir demet sayın okuyucular. ≈) Bugün sizlere yapabildiğim kadarıyla ilklerin ismi Halit Kıvanç'ı anlatacağım. Hoş geldiniz. -Biraz uzun... Çayınızı kahvenizi hazır edin isterseniz. ≈)- Nereden başlasam bilemiyorum, alt başlıkta da dediğim gibi bir koltukta çok karpuz... -kitabı buraya
Bir Koltukta Kaç Karpuz
Bir Koltukta Kaç KarpuzAydın Engin · İş Bankası Kültür Yayınları · 20037 okunma
- Peki yine lise yıllarına dönelim. İleride yaşamı ile futbol iç içe geçecek olan Halit Kıvanç'ın lise yıllarında futbolla ya da sporla ilişkisi nasıldı? - Spor yapmak ... futboldu tabii. Mahalle maçı oynuyorduk. Fakat orada ben hiçbir zaman as oyuncu olmadım. - Yani yeteneksiz miydiniz? - Okulda sınıf birincisiydim ama futbolda bizim mahallede çok yetenekliler vardı; çok iyi futbol oynayanlar vardı. On­ların arasında geride kalıyordum ben. Bir de babamın karşı olması sebebiyle... Çok zaman maçta normal ayakkabı ile oy­nuyorduk. Futbol ayakkabımız yoktu. Onun için ayakkabı­larımız çabuk eskiyordu. Eskiyince yeni ayakkabı alınması la­zımdı. Babam da buna kızıyordu tabii... Sonra eski bir ayak­kabıyı top ayakkabısı yaptık. Daha da sonra en ucuzundan bir top ayakkabısı aldım ama top ayakkabısı demeye bin şa­hit ister. Bana bir giysi alınacağı zaman babamla Kapalıçar­şı'ya giderdik. Kapalıçarşı'nın Beyazıt tarafında iki girişi vardır. Bir büyük girişi, bir de küçük girişi. Küçük girişte kul­lanılmış elbiseler satılır. Oradan bana ceket aldıkları çok ol­muştur. Açık konuşuyorum, böyleydi. Oradan ceket yahut da bir elbise alırlardı. İki pantolonumdan birini cumartesi günü annem yıkar, pazar günü kurur, pazartesi giyer giderdim okula. Yani, bu devreleri de geçirmedik değil.
- İşte bu çok enteresandır. Bakın ben bebekken bile kunda­ğımın yanında gazete vardı. Yani bebekliğimden itibaren ga­zete gördüm ben ve okumaya çok küçük yaşlarda gazete ile başladım...
Reklam
– Bunlar Yusuf Ziya Ortaç'a ilk götürdüğüm ve basılmayan hikayelerdi. Sonra aradan yıllar geçti ve Yusuf Ziya bana bir mektup yazdı. "Halit bey, Akbaba'ya yaz, şu kadar fiyat..." diye. Yusuf Ziya Ortaç çok ilginç bir adamdı. Çok saygılı dost­luğumuz vardı. Önemli kişiydi. En önemli lafı da: "Bu ber­ berler var ya bu berberler . . . Bu berberler olmasa ben şu an­ da çok para kazanırdım." – Niye, berberlerin suçu ne? – Çünkü bir berber bir tane Akbaba alıyor, koyuyor dükkanına, bir hafta boyunca her gelen bedava okuyor. Otuz tane satılacağına bir tane satılıyor.
futbol geyiği en uzun soh­bet konusudur. Hiçbir tiyatro eseri Fenerbahçe-Galatasaray maçı kadar konuşulmaz.
Sayfa 264Kitabı okudu
– Savaşın bitişi sizin üniversitenin son sınıfında olduğu­nuz yıl... - Evet. Savaş bitti bitmesine de, Türkiye'de savaşın bitme­si hiç öyle bayramlarla falan kutlanmadı. Savaşı hissetmedik. - Çünkü yaşamadınız ... - Doğru. Zaten son günlerde savaşa girmiştik. Çok komik bir şekilde...
- Fikir özgürlüğü ve objektif gazetecilik anlayışı. . .
Sayfa 152Kitabı okudu
Ya­ni benim kartvizitimde hep "Halit Kıvanç" yazılıdır. Altında bil­mem ne müdürü, bilmem ne başkanı, bilmem ne yönetmeni di­ye değil. Ben hep serbestim; kendi işimin patronuyum. Hiç kim­ senin patronu olmadım; yanımda insan çalıştırmadım.
108 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.