Bir gün daha sona yaklaşmıştı. Güneş ufuk çizgisinde yavaş yavaş kaybolurken sanki gitmek istemiyormuşçasına sinirlenip tüm öfkesini bulutlara kusuyordu. Onlara tüm kızgınlığını yansıtmıştı. Bulutlar da sanki güneşin, bu öfkesinden utanmışçasına yüzleri kızarmış, biran önce gelen bulut dalgasına binip, oradan gitmek istiyorlardı. Gökyüzü, güneşin kızıllığında renk cümbüşüne dönmüştü; sarı, kırmızı, turuncu, pembe ve mor her renk vardı. Deniz, güneşin batışına üzülüyormuşçasına sessizliğe bürünmüş, hüzünlenmişti. Hırçın dalgaları dinmiş, yerini hafif esintilerin eşliğinde küçük dalgalar almıştı.