Sokağın hali. Gri bir çocuk, gri, gri
İyi huylu bir yaprak, gözsüz bir kedi, elma kokusu.
Daha anımsamak istersin ama sözcükler
Tutmaz elinden.
Ölüm çünkü el koymuştur.
Yalnız duran, yürüyen, kokuşan dünyanın atlası.
Unutmam kâğıt gibiydi gök
Sahi unutmam kâğıt gibiydi gök.
Bir hüma kuşu geldi durdu bizimle
Bir su yatağından doğruldu, baktı uzun uzun.
Aktı sonra bize değmeden.
Kapıdan aldık ölüyü sonra. Patlayan
Bir deniz gibi. Yerinden oynatılan
Bir sessizlik gibi. Bir zıpkın kuşu gibi.
Gibi. Gibi. Gibi.
Yol belleğini kullandı uzattı elini sonra
Yürüdü bizimle. Omuzladı bizimle ölüyü.
Denizi, ağaçları, kına çiçeklerini aldı
Dükkânları kapadı, katıldı bize
Cenaze angaryaları sırasında ölüyü seviyoruz ama ölümle bağlantı kuramıyoruz. Ölüm büyük bir şeydir. Ölünün düşünceleri, eşyaları, alışkanlıklarıyla bizim aramızda yeni bir ilişki ağıdır ölüm. Dünyanın yeniden düzenlenmesidir. görünüşte hiçbir şey değişmemiştir ama her şey değişir. Kitabın sayfaları aynıdır ama anlamı başkadır. Ölümü algılamak için ölüyü arayacağımız anları düşünmeliyiz. O zaman eksikliğini duyarız. Yaşasaydı, sizi arayacağı anlan tasarlamak. O zaman bizi aramaz artık. dostça ziyaretini anımsamak, o zaman duyarız acıyı. Yaşamı, gelecek olarak görmeliyiz. Ama gömüldüğü gün, geleceği ve zamanı kalmamıştır onun.