İnsanın en büyük arayışı kendindeki bilinmezliği bulmaktır. Bu arayış bazen çocukluğunda, bazen gençlikte, bazen ölümde bazen de hiç bilmediğim bir hayatla kesişir. O bilinmezlik kesiştiği noktalar tam da senin hayatının özeti gibidir kendinde aradığını başka yerde bulursun bulunca da ona sana öğrettikleri için sana verdikleri için minnettar olursun.
Yazarın toplum bakış açısını yansıttığı, psikolojiyi yansıttığı sorularla düşündüren satırları severek okudum. Birçok bilinmezlik ve birçok yarım kalmışlığın olduğu hayatta istediklerimiz değil bize sunulan kadar diyor yazarımız. Cevap için değil soruların peşinde olmanın keyfini sürüyor. Bu keyifli kitabı akıcı dili ve sorularıyla türü sevenlere tavsiye ederim.
Bir anı defteri olan iki bölümden oluşan bir kitap ben nasıl öldüm. Birinci bölüm anı defterini yazan isimsiz kahramanı anlatırken ikinci bölümde defteri bulan Almanya'dan gelmiş hayat yorgunu bir kişinin yollarının nasıl kesiştiğini öğreniyoruz.
Anı defterini kullanarak bir roman yazmayı düşünen kişi defteri okudukça hayatını iyice gözden geçiriyor.
Kalabalığın içindeki sessizliğin büyüsünü, çocukluğumda anlamıştım. Etraftaki onca sese, ses vermenin ve duymanın hazzı, benim için çok rahatlatıcıydı.
Yüksek bir yuvadan ilk uçuşuna çıkacak kuşun heyecanıydı titrememe neden olan şey. Kanatlarım vardı, havada müsaitti sadece zamanı kolluyordu.
Gönül duyguları, akılsa vicdanını yönetiyordu.