Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Bence herkesin hayatında acımasız olmayı öğrendiği bir yer var. Bir şey oluyor ve sen bir daha eski sen olamıyorsun. Herkes sana bencil diyecek ama kimse sana seni bu hale getirdi diye sormayacak.”
Nevruz ve Hıdırellez gündemken bu gibi konular üzerine aldığım dersten, öğrendiğim bir kaç şeyden bahsetmek istiyorum. Türk Halk Kültür Bayramları-Türk ortak değeri-olan bu bayramlar tabiat bayramı, ilk yaratılan insanların bir araya gelişine kadar dayandırılan, Hızır as ile İlyas as bir araya gelişi kıssaları, İskender efsanesi,Gılgamış
Reklam
“Bence herkesin hayatında acımasız olmayı öğrendiği bir yer var. Bir şey oluyor ve sen bir daha eski sen olamıyorsun. Herkes sana bencil diyecek ama kimse sana seni bu hale getirdi diye sormayacak.”
H. K.
Bugün ruhumu tanımlamak için tercih ettiğim ifade, duyarsızlıklar yaratıcısı. Hayata faydası dokunacak bir eylemde bulunacak olsaydım, en çok, insanları kendileri için hep daha az hissedecek şekilde yetiştirmek isterdim. Sıradanlığın hastalığı yaymasını engelleyebilecek bu manevi temizliği insanlara öğretmek; idealimdeki sahici pedagoga yıldızların biçtiği kader bence bu olabilir. Yazdıklarımı okuyan herkes (konunun gerektirdiği gibi, adım adım da olsa) bakışları ya da görüşleri karşısında hiçbir şey hissetmemeyi öğrensinler -bu kaderim- de varsa, hayatımın skolastik durgunluğu şöyle böyle de olsa ödülünü bulmuş demektir.
konuşmayı bırakmanın her şeyden daha fazla şey anlattığına, tutunmanın değil inanmanın yaşattığına ve güzelliğin durup bir kediyi okşamakla geldiğine inanıyorum.
Yazarken
Düşünüyor insan yazarken- gerçekten bunları benden başka okuyacak kimse var mı diye. Yani laedri olarak gönderebilirim tabii ki her daim dünyaya, ama benim altımda benimle alay etmeden okuyacak, benim yazdığımı bilecek... İşte burada duraksıyor insan. Etrafta başkaları da varken yazmak çok garip değil mi? Sanat sanat içinse yazmak da benim için
Reklam
Herkese iyi geceler
Çok şey soruyorlar; Nerelisin, yaşın, hangi bölüm? Evet çok şey soruyorlar gerçekten Sonra... cevaplara göre tartıyorlar. Konuşmaya devam edeyim mi diye. Yapayın yağmurlar yağıyor hâla Yağmurlar yağarken yapmayın. Şiir sorun mesela,bir şarkı bir film Ne bileyim bir konu hakkında tartışan Ama zaten yağmurlar yağarken Soru yağmuruna tutmayın İnanın çoğunun cevabını bizde bilmiyoruz. ★Gizlilik güçtür ama Belkide kafaya takmamak daha Büyük güçtür★
Evimize gelişin güzeldi sonrası daha güzel
LED ışıklı olan süs eşyalarına bayılırken kardeşim bunu getirmişti. İlk kontrol ettiğim şey: Gece kitap okumama yetebilecek kadar ışık verip vermediğiydi. -Çünkü mumlar el yazısı için kullanışlı ama okumak için o kadar değil.- Sonra mutlu haberi verince baktım ki ışığı olmasına rağmen cansız duruyor. "Hoş geldiin, sen evimize katılırken bakalım biz sana neler katabiliriz?" deyip onu birkaç gün sonra bu hâle getirdim. Sonradan öğrendim ki, erkek kardeşim de seviyormuş ama benim ondan daha çok sevdiğimi ve benim için daha kullanışlı olacağını düşündüğü için bana vermiş. Benim için özel olan eşyalarımı paylaşmayı o kadar sevmem - çünkü başkaları için özel konumunda olmuyorlar genelde- ama "Olayı öğrendim teşekkür ederim, bunda ortaklık teklif ediyorum, bence kabul etmelisin. -düşündüğünü görünce- Etmezsen çokta ısrarcı olmam ona göre." deyip pis pis gülmüştüm. Direkt ona da verebilirdim ama paylaşma fikri daha özel hissettirmişti o yüzden öyle yaptım. Ve "Şeyy, şimdi ortak olduk ya, senin eklemek istediğin bir şey var mı tabi becerime göre?" demiştim. Ve "Hayır, gayet hoş ve bana da hitap ediyor." cevabını almıştım. Kabuklara laf eder veya aşırıya kaçan bir uğraşma ile beni pişman eder sanmıştım ama kardeşimin büyüdüğünü ve cici olduğunu gördüm. Buna da en az hediye kadar sevindim hatta anne edasıyla duygulandım biraz. Ama lafta gülen ve sinir bozucu bir tonda "Beğenin kalite kazanmış, böyle devammm şirin çocuk." deyip gitmiştim. Çünkü kardeşlik dengesi böyle işliyor: biri normal davranıyorsa öbürü illa ki anormal davranmalı...
Toplum 18. Yy.a kadar erkeklerin güç algısı üzerinden yönetiliyordu. Ama özgürlükle beraber toplumu yönetebilecekleri daha kolay bir yöntem buldular. 'Kadınlar'. Büyük sermaye sahiplerin toplumun tüketim alışkanlıklarını her zaman yönlendirmek isterler, çünkü büyük sermaye sahibi olmak bunu gerektirir. Bunu yaparken eskiden, erkeklere daha fazla güçlü olmasını vaad edecek şeyler pazarlardı. Amerika kıtasına giderek orada zengin olabileceği vaadiyle bütün sermayesini gemi şirketlerine yatırdı çoğu. Amerika yeni keşf edildiğinden orada büyük fırsatlar var denmişti. Fakat oraya gidenlerin çoğu özgür piyasanın zorlu şartlarından dolayı büyük balıklara yem oldu. Şimdi de durum pek değişmedi. Ama artık erkekleri güç üzerinden değil kadın üzerinden yönetiyorlar. Ee kadınlar da tarih boyunca çoğunlukla hep bir araç olarak kullanılmaya mahkum kaldı. Hala da öyle. Hatta şimdi daha fazla özgür piyasa, özgürlük dediğimiz şey bizleri büyük sermaye sahiplerinin köleleri yapıyor sadece.
Mutlu olmak, başarılı olmak, zengin olmak, saygın olmak gibi varoluş ödevlerimiz yok. Varoluşumuzun tek ödevi, olduğumuz şey olabilmektir. Size daha fazlasını vadeden ise, mutlaka bir dolandırıcıdır.
Reklam
Bugün nedense cinsellikten konuşasım var. Niçin toplumda tüysüzlük ve yeni yetme kız profilinin daha seksi olduğu algısı var? Hiç düşündünüz mü? Bu toplumu yönlendiren insanların planlı yapmış olduğu bir şey. Modayı ve toplumu yönlendiren sanatçıların davranış ve tercihleri topluma her zaman yol göstermiştir. Bu yol kötü bir yol olsa da. Peki sanatçıların tercihlerini kimler yönlendiriyor dersiniz? Bizler gibi kendini bilmez insanların ne alacağını bilmeyen neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmeyen insanları sömürmek için aklını şeytana satmış insanlardır, bizi yönlendirenler. Kadınların daha fazla kozmetik ürünleri alabileceği daha fazla estetik yaptırabileceği böylece bu sektörde büyük paralar kazanan insanların toplumu hem sömürmesi hemde kendilerini daha zengin yapabilmesi için oluşturulmuş bir algıdır. Yanlış mı söylüyorum. Olabilir. O halde söyleyin bana niçin sürekli 'güzel kadın' algısı değişirken erkeklerin ki değişmiyor?
" İntikam iyi bir şey değil , Mathilda . Unutmak daha iyi. "
KafkaOkur - Sayı 88 (Mayıs 2024)
KafkaOkur - Sayı 88 (Mayıs 2024)
''Özlemekten daha kötü bir şey varsa, O da gelmeyecek birini özlemektir.'' VE BEN SENİ ÇOK ÖZLEDİM...
#takvim
Takvim “Allah’ım! Sen selamsın. Selamet de sendendir. Ey celal ve ikram sahibi! Sen münezzehsin, sen yücesin” (Müslim, Mesâcid, 135) Biriniz dua ettiği zaman, Allah’a hamd ve sena ile başlasın, sonra Peygambere salât ve selam etsin, sonra dilediği duayı yapsın. (Ebû Dâvûd, Salât, 358) KULUN ÜMİDİ OLARAK DUA Bir kulluk eylemi olan dua, Yaratan’ın karşısında insanın zayıflığını itiraf edip O’ndan yardım dilemesi, hata ve kusurlarının bağışlanmasını isteme- sidir. Korku ile ümit arasında gidip gelen bir süreç olan hayatta sevinçler ve mutluluklar olduğu gibi zorluklar da bulunmaktadır. Gücü sınırlı bir varlık olan insan, bu dünyaya ve ahirete dönük umutlarını taze tutmak için güçlü bir dayanağa ihtiyaç duyar. Bunun için dua ile en yüce makama yönelerek O’na sığınır, O’na yalvarır, kalbinden geçenleri O’na açar. Rabbini bilen insanın en kıymetli yönü O’na yönelmesidir. Hz. Peygamber; “Allah katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.” (Tirmizi, Deavat, 1) buyurarak insanın Rabbi’ne ihlaslı yönelmesinin ve yakın bir bağ kurmasının en güzel vesilesi olarak duanın değerine işaret eder. Mümin, rahat zamanlarında da Allah’a hamd ederek dua etmeli, dualarına diğer insanları da katmalı ve her daim bağışlanma dile- melidir. Çünkü Allah, her daim kimsesizlerin kimsesi, ümitsizlerin ümididir.
Cahillik, bilgisizlik, insanlık ve hayırlı kötülük
Benim cahillik anlayışım okumamış olan değil. Cahil, benim için sürdüğü hayattan bir şey öğrenememiş olandır çünkü insan olmak, ahlâklı olmak, doğruyla yanlışı ayırt etmek vs. asla ders kitaplarıyla sınırlı değil; birini düşündüğünde onu mutlu ettiğini görüyorsun, birine kızdığında onu korkuttuğunu ya da üzdüğünü görüyorsun, sevdiğin bir insanı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.