Yazgıymış..
İnanmıyorum yazgıya falan onu yaratanda şekillendiren de bizleriz.
Benim yazgım kendi çizeceğim yoldur!
O yolda beraber yürümeyi kabulendiğim insanı da kimseyle paylaşmam ben...
Gözlerinde günah gülümsüyordu
Yüzünde ay ışığı
O dudakların usulca geçtiği yerde
Gülümsüyordu sarhoş âhların alevi
Belli belirsiz bir şehvetle,pişmanlıkla dolu bakışları
Esrik bir renk katmıştı
Gözlerine baktım,dedim ki;
Almalısın aşktan payını
Bir gölge uzandı bir gölgenin üstüne
Sır besleyen gecenin zulasında
Bir soluk yaladı bir yüzü
Bir öpücük alevlendi iki dudak arasında....
Eylül 1954
Aşkın tehlikelerini bilerek kendini ebediyen bu duyguya kapatan ben değil miydim?
Karasevda, gözleri bağlı olarak bir uçurumun kıyısında yürümek değil miydi? Birine
sevdalanmak, donmuş bir gölde, nerede ve ne zaman kırılacağını bilmene imkân olmayan
ince buzlar üzerinde yürümek anlamına gelmiyor muydu?
İçim sıkılıyor
İçim sıkılıyor
Avluya çıkıyorum ve parmaklarımı
gecenin gergin teninde gezdiriyorum
hiç ışık yok
hiç ışık yok
Kimse güneşle tanıştırmayacak beni
kimse serçelerin şölenine
götürmeyecek beni
uçmayı anımsa
kuş ölümlüdür.
biliyorum yoldan çıkardı seni büyüleyen gözlerim
benim kalbim demirdendir deme boş yere
bilmiyorsun...bilmiyorsun büyüleyen gözlerimden başka bir de
öldüren bir şarabım olduğunu dudaklarımın kadehinde
"Onu seviyorum;ama bu geçecek, bu geçmeli, bu geçmeden olmaz ; geçiyor hatta, duyuyorum.. kim bilir, belki de, bugünden sona erer, çünkü ondan nefret ediyorum...
"Çiçekler hiçbir şeyin kalıcı olmadığını öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de solgunlukları. Çünkü sonradan yeni tohumlar verirler. Mutluyken de üzgünken de hatırla bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır, ölür yeniden doğar."
Sadece var olmak ona hiçbir zaman yetmemişti,hep daha fazlasını istemişti belki de arzuları ve tutkuları çok güçlü olduğu için, kendini üstün bir insan olarak düşünmüştü.