Kitaptan bahsetmeden önce sizlere şunu tavsiye etmek istiyorum; YouTube denen platformda Ahmed Arif belgeseli var, oğlu filinta'nın anlatımı ile hazırlanmış ve şimdi tam olarak tasvir edemeyeceğim güzellikte bir belgesel bu.
Kitaptan bahsetmekten vazgeçip şu an oturduğum klozet üzerinde sayfayı kapatıp kitabı da kirli sepetinin yarım açık vaziyette duran kapağının üstüne bıraktım, okuyanların veya hakkında bilgi sahibi olanların da şahit olduğu gibi yalnızca Ahmed abinin yazdığı mektupların olduğu bir kitap bu, Ahmed abimiz Doğulu duyguları ile sevmeye, sevebilmeye başka bir boyut kazandırmış. Hiç çekinmeden ve karşıdaki kadının sevgisine inanmadan şiirler, yazılar yazmış. Yeri gelmiş küfretmiş, yeri gelmiş mutluluklar dilemiş ama terk etmemiş sevdası, hal böyle iken bu çağın en dayanıksız canlıları olan bizlere bir kaç beden büyük gelen bir kitap bu. Birazdan bildirim ışıkları yanacak, kimimiz okumadan beğenecek, kimimiz ömründe hiç mektup yazmadan geçirdiği zamanı düşünecek, şarkıyı değişecek, yemeğin altını kısacak, kış geldiği için yazlıkları dolabın ücra köşesine kaldıracak ama sevmeyi düşünmeyecek, sevmeyi hiçbir şey beklemeden üstelik. Kabul edelim ki bizler bekleyeniz. Dünyaya alacaklı gibi davranan hiç mektup almayacak ve yazmayacak olan şimdiden kaybedenleriz.
Gün henüz bitmeden Oğuz Atay'ın doğum gününde biten bu kitabı bir süre daha kirli sepetinin üzerinde bırakacağım. Leyla sana kızgınım.