Çokkk uzun bir aradan sonra bir kitap bitirebildiğim için inanılmaz mutluyum. En son hastahane odasında oğlumun doğum zamanını beklerken başlamıştım bu kitaba ve şuan oğlum neredeyse 6 aylık bir bebek Benim için çok zorlu ve güzel bir süreçti bu 6 ay ama kitap okuyamamanın eksikliğini gerçekten çok hissettim. Günde 3 sayfa 5 sayfa derken nihayet bitti.
Kitabın yorumuna gelecek olursak:
Anne artık bir okulda müdür ve o okulda müdür olmak isteyen bir başka bayan daha var. Bu bayan Pringle sülalesinden. Pringleler, Anne'nin atandığı kasabada sayıları epey fazla, sözleri de epey dinlenen bir sülale. Haliyle hepsi Anne'e düşmanlık beslemekte. Bakalım Anne her zamanki pozitifliği ve üstün zekasını kullanarak Pringleler ile olan savaşını kazanabilecek mi?
Anne kalmak için yer ararken yine inanılmaz içine sinen bir ev ve ev arkadaşları buluyor kendisine. Zaten malum Anne içine sinmeyen hiçbir şey yapmaz. Anne'nin üç ihtiyar ev arkadaşıyla neler yaşadığını da kitap boyu okuyoruz.
Ve tabii ki bu kasabadaki diğer insanlarla olan ilişkisini, onların hayatına nasıl dokunduğunu da okuyoruz. Beni oldukça etkileyen bir kaç bölüm olmuştu bunlardan bir tanesi kesinlikle küçük Elizabeth'in yaşadıkları, bir tanesi de Anne'nin huysuz ve geçimsiz meslektaşının müthiş değişim ve dönüşümüydü.
İlk sayfalarda Anne'nin pozitifliğinden çok sıkılsam da son sayfalara doğru keyif aldım. Bütün seriye ait yorumu da serinin tamamını okuduğumda yapacağım.
Yeşilin Kızı Anne 4 
L. M. Montgomery
Okur Takip Önerileri
Yazarın Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk kitabını okuyup beklentimin altında kalınca bu kitaba da beklentimi alçak tutarak başladım. Vee çok beğendim
Diğer kitabın aksine burdaki karakterlerin yaşadıkları bana daha çok geçti ve kendimi Pasaklı'nın yaşam mücadelesine ortak olurken buldum.
Konusuna gelirsek; Pasaklı isminde diğer kardeşlerinden görüntü itibariyle farklı olan bir köpeğimiz var. Hem annesi hem kardeşleri Pasaklı'yı hep dışlıyorlar. Onu tek seven ve önemseyen sahipleri olan Yaşlı adam.
Pasaklı'nın doğduğu andan itibaren yaşadıklarını, bebekliğini, büyümesini, aşkını, anne olmasını, kendi yavruları için yaptıklarını, arkadaşlıklarını, ve sahibiyle olan ilişkisini en sonunda da ölümünü okuyoruz. Yani Pasaklı'nın bir ömür süren hikayesini okuyoruz.
Her aşaması o kadar mücadele dolu ve okunası ki. Ben Pasaklı'yı çok sevdim. Dışlanmasına karşın annesine ve kardeşlerine karşı olan sevgisini, incinen kalbini, yaşadığı korkuları, annelik duygusunu, aşk acısını, hayata uyum sağlamaya çalışmasını, cesaretini, zekasını.. Herşeyini çok sevdim.
Ah Pasaklı benim minik yavru kuşum.. Mutlaka okumalısınız.
Hayal Kurmaya Cesaret Eden Köpek 
Sun-mi Hwang
Yine çok büyük bir beklentiyle başlayıp aradığımı bulamadığım bir kitapla geldi. Kötüydü diyemem hatta vermiş olduğu mesaj ve konusu yönünden çok tatlı duygulu bir kitaptı.
Ama aktarım olarak karakterlerin yaşadıkları ve hissettikleri bana çok geçmedi cümleler çok basit yapıda kaldı benim için.
Konusuna gelirsek; Filiz adında bir yumurtlama tavuğumuz var. Filiz bu kısır döngüden o kadar bıkmış ki artık yumurtalarının alıp götürülmesini değil onu büyütüp içinden civciv çıktığını görmek ve annelik duygusunu hissetmek ister. Artık öyle duruma gelir ki ne yemini yer ne de yumurtlama yapabilir. Çiftlik sahipleri onun işinin bittiğini düşünüp kesime gönderir. Şans bu ya nasıl olduysa onca tavuğun arasında sağ kalmıştır Filiz. Kalmıştır kalmasına ama peşinde onu kendisine yem etmek isteyen bir Gelincik. Gelinciğinin emeline ulaşmaması için Filiz'e yardım etmek isteyen bir de yabani Ördek vardır. İşte bu andan sonra Filiz'in hayatı tamamen değişir.
Filiz kafes dışında hayatını nasıl sürdürecek? Arkadaş edinebilecek mi? Çok istediği hayaline kavuşabilecek mi? Kısacası Filiz'in yaşam mücadelesini bu kitabı okuyarak öğrenebilirsiniz.
Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk Sun-mi Hwang
Okuduğum en etkileyeci kitaplardan biriydi ! Bayıldım gerçekten. Kurgusuna, yazarın kalemine, yayınevinin çevirisine ( ki bir önceki okuduğum klasiğin çevirisinden sonra çok iyi geldi ) herşeyine bayıldım. Hiç bitmesini istemeyerek okudum.
Konusuna gelicek olursak; Varlıklı ve saygın bir ailenin ilk çocuğu olan Benjamin, akıl sır erdirilemeyecek bir şekilde minik bir bebek değil 70 yaşlarında yaşlı bir dede olarak doğmuştur. Bu herkes için kabul edilmesi zor bir durumdur. Dahası Benjamin, seneler geçtikçe gençleştiğini de farkeder. Bir ömür boyu süren bu tuhaf duruma hem kendisinin hem de etrafındakilerin ayak uydurması kolay olmayacaktır.
Benjamin'in hüzünlü ve ilginç hikayesini keyif alarak okuyacağınıza emin olabilirsiniz. Şahsen benim kalbimde kendisi çok geniş bir yer edindi.
Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi 
F. Scott Fitzgerald
Benjamin Button'ın Tuhaf HikayesiF. Scott Fitzgerald · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202021,4bin okunma
Çok büyük beklentilerle okumaya başladığım bir kitaptı ama aradığımı bulamadım diyebilirim. Kötü değildi ama mutlaka okunmalı diyeceğim bir kitapta olmadı. Boş zamanda okunabilir belki. Kitabın bir amacı yoktu sanki. Ordan burdan olaylarla doldurulmuş bir kitaptı bana göre. Olaylar arasında bir bütünlük de kuramadım. Aslında kitabın amacı vardı ama yazar bunu verememiş ne yazık ki. Çeviri de hiç hoşuma gitmedi. Hayal kırıklığına uğradım diyebilirim kısaca.
Konuya gelecek olursak genel olarak konusunun George Kelcey adında genç bir delikanlının annesiyle olan ilişkisi ve çatışması olduğunu söyleyebiliriz. Annesi Kelcey'e Kelcey de annesine değer verir. Birbirlerinden başka kimseleri yoktur. Annesi Kelcey üstünde hakimiyet kurmuştur. Kah üzüntülü haliylr kah sevecen tavrıyla istediklerini yaptırmaya çalışır. Hep yanıbaşında olmasını isteyerek küçük bir çocuğu nasıl kontrol altında tutabilecekse Kelcey'e de öyle yapabileceğini sanır.
Kelcey ise bu baskılardan bunalmıştır ama annesini üzmek de istemez. Bir gün eski bir arkadaşıyla karşılaşır ve yeni arkadaş çevresiyle hareketleri de değişmeye başlar.
George’un Annesi 
Stephen Crane
Sanırım bu Stefan'ın en sevdiğim eseri oldu ve olacak. Bayıldım bu nasıl bir tutku bu nasıl bir aşk söyleyecek kelime bile bulamıyorum.
Nasıl isterdim Bay R. ile kimliği meçhul kızımızın dolu dizgin bir aşk yaşamasını birbirlerini bilerek isteyerek.
O kadar sinirlendim ki okurken mektubu yazan genç kıza. Biraz daha cesaretli olmadığı için, herşeyi söylemediği ve aşkı uğruna mücadele etmediği için..
Ve sonunda Bay R.nin mektubu okuduktan sonraki duygu durumuna daha fazla değinilmesini isterdim bir okuyucu olarak. Hemde çok.
Konusuna gelicek olursak. Bay R. doğum gününde bir çok mektup alıyor ve aralarından bir tanesi ilgisini çekiyor çünkü mektubun üstünde kimden geldiğine dair en ufak bir bilgi dahi bulamıyor.
Mektup esrarengiz bir şekilde şöyle başlıyor : "Sana, beni hiç tanımamış olan sana."
Bay R.yi okudukça şaşkına çeviren, onun zihninde bölük pörçük yer tutan ama karşı taraf için tamamen yaşam kaynağı olan bir aşk itirafı yapılıyor bu mektupta.
Çok ama çok güzel bir kitaptı. Mutlaka okumalısınız. Zweig yine döktürmüş.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu 
Stefan Zweig
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225bin okunma