Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

bir uyumsuz

bir uyumsuz
@biruyumsuz
Ankara
12 Ocak
23 okur puanı
Temmuz 2017 tarihinde katıldı
Zamandı çünkü benim asıl memleketim. Epey geçmişte, uzaklarda bir yerlerde, televizyonların siyah-beyaz olduğu, incecik bir zaman dilimine aittim.
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
Zaten içinden çıkmadıktan sonra bir evin hangi şehirde olduğunun pek de bir önemi kalmıyordu sanırım, zamanı bile büküyordu o evler.
Sayfa 167Kitabı okudu
Saplandık kaldık hocam. Çivi gibi saplanıp kaldık, bir yere kıpırdayamıyoruz, paslanıyoruz, çürüyoruz...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne zaman bir sahafa gitsem, alelade bir karton kutu içerisine yığılmış ve neredeyse bir sakız fiyatına satılan kimsesiz fotoğraflara uzun uzun bakarım. Gülümseyen veya fotoğraf çektirmenin gerginliğiyle kameraya bakan bu yüzleri düşünürüm. Acaba bir gün fotoğraflarının bir kutu içerisinden, hiç tanımadıkları biri tarafından, rastgele çekilip inceleneceğini düşünmüşler midir? Hiç sanmıyorum... Fotoğrafların bugünkü gibi hızlıca çekilip kolayca silinemediği yani kıymetli olduğu o dönemlerde, gelecek için güzel bir anı biriktirdiklerini düşünmüşlerdir herhalde...
Annemin yüzü değişmiş, bozulmuş. Yorgunluk ifadesi silinmiş. Içinden kadına çok şey saydırdığı, onunla kavga ettiği belli. Kızını ezdirmiş olmanın kırıklığını yaşıyor...
Reklam
- Kız görmüyo musun yazıyı kör müsün? Uyandırdın çocuğu. Kimsin sen, ne istiyorsun ne? Önce özür dilemek istiyorum ama ağzımı açsam ağlayacağım. Annem yukarıdan nefesini tutmuş konuşmayı dinliyor. "Merdivencii" diye bağırıyor. Beni bu kadar savunabiliyor...
1950 yılının Nisan ayında öldü Emine'nin annesi. Ramazan ayıydı. Sahura kalkan karşı komşu, ışığın yanmamasından şüphelenmişti. "Uyuya mı kaldın Hayriye Hanım huuu" diye kapısını çaldı. Açan olmadı. O zaman anladı bir şey olduğunu, kocasını getirip kırdırttı kapıyı. Tahta kapı hiç direnmedi. İçeri girdiklerinde Hayriye'yi divanda oturur bulmuşlardı. Yeni gelin gibi giyinmişti adeta. Kar gibi bembeyaz, kenarları pembe-yeşil çiçek oyalı yazmasının çevrelediği başı göğsüne düşmüştü...
Benim sadece iki fotoğrafım var. Birini dayımın düğününde fotoğrafçı çekmişti. Annem pazardan gelinlik gibi bir elbise almıştı bana. Akşamdan önüne oturtup saçlarımı teker teker örmüştü, sabah örgüleri açınca kıvırcık olmuştu. Yazık ki fotoğrafta gözüm kapalı çıktı. Diğeri de ilkokula başlarken çekindiğim önlüklü vesikalık fotoğrafım. O kadar...
Dünden beridir karşı karşıya gelince sana neler söyleyeceğimin provasını yapıp duruyorum...
İşte böyle ablacığım... Kardeşin tam bir aile babası olarak 30'lu yaşlarını tüketiyor. Seni unutuyor gibi olsa da, bir soru cümlesiyle hemen dönecek yakınlıkta tutuyor hafızasında...
Reklam
Anlatacak kimse olmayınca heyecanlar çabucak sönüyor ablacığım...
Hikaye anlatma arzusu sevgimin işaretiydi...
"Romancilardan çok şairlere imrenirim" dedim. "Neden?" "Yaptıklarının büyüden farkı yok. Görünmeyen âlemin diliyle konuşurlar,büyücüler gibi."
Insan hakkında konusamayacagi şeyi sessizliğe birakmali
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.