Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Birşeyleri eleştirerek yada sürekli bir şeylerin yokluğunu birilerine bağlayarak içinizdeki boşlukları dolduramazsınız, içinizdeki öfkenizin sebebi başkaları ve onların yaptıkları değildir günün sonunda, bunun tek sebebi sizsinizdir. Bir çoğumuz kendimize o kadar düşman ve yabancıyız ki kendimizden korkuyoruz yada kendimize sevgi ve saygımız yok birey olamamışız o yüzden kırılgan bir egomuz, bitmeyen migren ağrılarımız stres ve kaygı bozukluğumuz var çoğumuzda çünkü daha kendimizle yüzleşmekten korkuyoruz. Yüzleşip değişmekten bence korkunun en yorucu halide bu
İçgüdüsel olarak sahip olduğumuzdan daha fazlasına ihtiyaç duyma dürtüsü, bizi hiç bitmeyen bir memnuniyetsizliğe sürükler. Bu içgüdüsel ihtiyaç olmadan, atalarımızın avlanma içgüdüsü de olmazdı. İşte, hayatta kalma içgüdüsünün temelinde bu basit kural yatar. Amacını yerine getiren bu kural bizi hayatta tutarken aynı zamanda hiç bitmeyen bir memnuniyetsizlik ve stres yaratır. Mutsuzluk, insanları hayatta kalmak için tetikte tutan şeydir. Bu sistem acımasız da olsa yüzyıllar boyunca işle meye devam etmiştir.
Sayfa 18 - Neil Pasricha | YakamozKitabı okudu
Reklam
Bu kı­ sacık hayatın insan isteklerine asla yanıt veremeyecek kadar yetersiz oluşu, hayatın anlamına dair bitmeyen sorgulama­ lar, geleceğin belirsizliklerinden gelen o bitmeyen kaygı hissi, insanlar için muhtemelen her devirde en önemli iç sıkıntısı kaynağı olmalı. Bundan dolayı inançlar "bu hayatın boşuna olmadığı" mesajlarıyla birlikte, en büyük kaygı olan ölüm ve sonrasına dair iç ferahlatan açıklamaları ile en büyük stres kaynaklarımıza çare olmaya gayret ediyor gibiler
Biz büyüdükçe başarımıza karşılık aldığımız ödüllerin niceliği artarken süreçteki hazzımız azalmaya başlar. Aldığımız risk arttıkça ceza korkusu da artar. Küçükken yaptığımız yaramazlığın sonunda sevdiğimiz bir tatlıdan olurken, bir yetişkin olarak işimizden olabiliriz. İşte stres böyle oluşuyor. Disiplinli olmak, yapılacaklar listemizdeki kutucukları tiklemek, beklentileri karşılamak, kurallara uymak, hayat mücadelesindeki iyi askerler olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Başarmak, zevk almaktan daha önemli hale geliyor. Biricik, değerli hayatımı bitmeyen bir mücadelenin içinde yaşamak istemiyorum. Haydi, savaş alanından kaçıp oyun alanına dönelim! Nasıl mı? Kendi satranç oyunumuzu kazanarak! Öncelikle ödülleri ve cezaları unut; oynamamızın sebebi bunlar değil. Oynuyoruz, çünkü yaşamak bu. Oyuna konsantre ol, sadece oyuna. Bu oyun evini temizlemek, bir sunum yapmak, bebeğinin altını değiştirmek, bir rapor hazırlamak ya da bahçeyle uğraşmak olabilir. İşin ne olduğu önemli değil, tamamen ana odaklan. Sonucu düşünme. Amacımız, dikkati ve farkındalığı yakalamak. İç huzurun anahtarı budur. Korkularımızı dindirir, stresimizi azaltır, kalbimizi hazza ve sevgiye açar. Pusulamız kalbimizdir. Korkuya ve strese tutsak olmuş bir kalp değil, sevgi ve mutlulukla dolu huzurlu bir kalp.
Sayfa 47
44 öğeden 31 ile 44 arasındakiler gösteriliyor.