"Kızılderili şefleri trenle, New York’a getirildi. Bir heyet kendilerini karşıladı. Konuklara toplantı öncesi kenti gezdiriyorlardı. Sokaklardaki insan seli, arabaların, iş makinelerinin gürültüsü kızılderilileri şaşırtmıştı.. Birara Oglala Lakhotaları’nın şefi ve şamanı Heȟáka Sápa-Karageyik bir Ağustos böceğinin şarkısını duyduğunu
-Vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir? +Evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat. -Anlamadım. +Şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. Sivri kayaları var. İşte doğar doğmaz bizi “hadi bu dağı aş” diye eteklerine bırakıveriyorlar. -Hayat yani? +Aferin! İlk başlarda iş kolay. Ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor… Dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. Gücün azalıyor… Derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. Yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize. Artık tek başına değilsin. Biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin… Dağ yine yalçın. Ama artık yürümek zevkli. Nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. Çünkü yanında kendi nefesin gibi bir nefes daha var… Anladın mı? -Her evlilik sizinki kadar mutlu mudur? +Yoldaşına bağlı. Biz zeliha'mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik, canımız yanınca ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik. Ben “pes” deyince o “hadi” dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım. -Peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi? +Bilmiyorum. Biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat. Bak bugün deniz kenarında zeliha'mla beraber çekirdek çıtlatıp, çay içerken, mutluluk da bizimle masada oturuyordu sanki. Yedi Numara
Reklam
Bayramlık Dostlar
Bugün bayramlık kitaplar edindim. Bir çoğunun dumanı üstünde. Son birkaç ayda yayınlanmış. Salih Suruç’un Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin’i anlatan İnci Mercan kitabı Timaş’ta yayınlandığında Salih Ağabey’e hayırlara vesile olması dileklerimi iletmiştim. O da teşekkür edip, adresime bu kitaptan bir tane göndermek istemişti. Adresimi yayıncısına
-Vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir? +Evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat. -Anlamadım. +Şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. Sivri kayaları var. İşte doğar doğmaz bizi “hadi bu dağı aş” diye eteklerine bırakıveriyorlar. -Hayat yani? +Aferin! İlk başlarda iş kolay. Ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor… Dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. Gücün azalıyor… Derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. Yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize. Artık tek başına değilsin. Biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin… Dağ yine yalçın. Ama artık yürümek zevkli. Nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. Çünkü yanında kendi nefesin gibi bir nefes daha var… Anladın mı? -Her evlilik sizinki kadar mutlu mudur? +Yoldaşına bağlı. Biz zeliha'mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik, canımız yanınca ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik. Ben “pes” deyince o “hadi” dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım. -Peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi? +Bilmiyorum. Biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat. Bak bugün deniz kenarında zeliha'mla beraber çekirdek çıtlatıp, çay içerken, mutluluk da bizimle masada oturuyordu sanki. Yedi Numara
Şimdilik Wikipedia’ ya girebildiğimiz bir ülkeden günaydın😊 İki buçuk sene önce dünyanın en büyük internet ansiklopedisi kabul edilen ve kolektif olarak oluşturulan Wikipedia’ya (Hangi kafa, neyin yobazlığı ve nasıl bir cehalet ile verilmiş bir karar bilmiyorum) idari kararla erişimi engelleyen BTK eşekliğini tabi ki anlamadı. AYM kararı hak ihlali saydı ve özgürlüklere aykırı buldu. Neyse sonuç olarak biz böyle bir bilgi kaynağına yeniden kavuştuk. Okudukça okuyun😎 Şükür kavuşturana #wikipedia
Her gün renketen renge giren biz ; dünyanın değişmesine neden bu kadar şaşırıyoruz ki anlamadım gitti.
Reklam
1.000 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.