Dickens'in dediği gibi 'zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsü. Hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem herşeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da öteki yana..' 17 yaşımda izlemiştim Karanlıkta Dans'ı. Bağıra bağıra ağlamıştım. İzmir Çankaya'da ana akım olmayan sinema filmlerinin korsanını satan bir yer vardı, oraya uğrardım yolum düştükçe.'Konuş Onunla' vardı, o dükkandan almıştım, çok sevmiştim. Roman okurdum çokça. Çağdaş edebiyatçılardan soğumamıştım henüz. Şimdi elime bile almıyorum ne yalan söyleyeyim. Ama en sevdiğim roman Don Kişot tu. Bir araştırma hazırlamıştım lisede. Cervantes'in post-modern edebiyatın öncüsü olduğunu iddia etmiştim.Müzik sanatından hiç anlamazdım anlamayada çalışmazdım. Müzik zevkimi de Alsancak'taki Seyhan Müzik belirlerdi. Etnik müzik reyonuna giderdim her zaman. Kazım Koyuncu da dinlerdim Björk de. Dans etmeyi ve bira içmeyi severdim. Öyle zamanlardı..Baksanız aslında şimdiyle aynı daha dikkatli bakarsanız şimdikinden çok farklı. Hem ülkede hem bende.. 🪐🪐
Björk - I've seen it all
"Karanlığı gördüm.
Neyi seçtiğimi, neye ihtiyacım olduğunu gördüm.
Ne olduğumu gördüm.
Ne olacağımı biliyorum.
Daha fazla görecek bir şey yok."
Zamanın ne başı ne de sonu vardı. Zaman yalnızca amatörler için, saat ve telefon kullanan, ilerlemek için büyük bir acele içinde olan insanlar için geçerliydi.
YouTube kanalımda Dil/im kitabının da içinde bulunduğu kitaplık turu videomu izleyebilirsiniz:
ytbe.one/a3ctaLux8B4
Kitaplığıma şöyle bir baktım, romandan, öyküden, şiirden ve klasiklerden geçilmiyor. Hepsinin kenarında da bir yazar ve kitap ismi, istisnasız. Beni ikna etmeye çalışıyorlar tabii, onları okumam için. Yayınevleri de tanıdık
Kitabı yarıda bıraktım ve aslında çok iyi gidiyordu. Artık polisiye okuyamayacak mıyım? Okumaya çalıştığım, okumayı başardığım bütün polisiyeler birbirine benziyor. Karaktere dönüşebilen tipler birbirinin aynı sayılabilir, meselâ bu kitaptaki Munch ile Inge Löhnig'in çok iyi dedektiflik serisindeki Dührenfort (ya da benzeri bir isim) birbirine