“Işık’tan ürküp eşyaların arkasına kaçan yılanımsı gölgeler, dillerini oynatarak saklandıkları yerden çıkıyordu yeniden. Kahkahaların boğduğu, kalabalığın renkli görüntüleriyle üzeri örtülen dehşet, şimdi olanca gücüyle ıssız odalara dalmıştı yine. Sessizlik, ses dalgasının karşısında büzülüp sinmişti yalnızca: şimdiyse sis gibi yeniden yayılıyor, odaları, salonları, basamakları, koridorları ve titreyen yüreğini de kaplıyordu.”