Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Buse Yılmazer

Buse Yılmazer
@bsylmzr
Buse Yılmazer
@bsylmzr·Bir kitabı okumaya başladı
Dinle Küçük Adam
Dinle Küçük AdamWilhelm Reich
8.2/10 · 13,1bin okunma
Reklam
Buse Yılmazer
@bsylmzr·Bir kitabı okumayı düşünüyor
İnsan Olmak
İnsan OlmakEngin Geçtan
8.7/10 · 23bin okunma
Bana göre, hayat bir dizi rastlantı ve bizim o rastlantılarla birlikte nasıl varolduğumuz ya da olmadığımız. Önce günaydın, sonra biraz haz, biraz acı, biraz aşk, biraz hayal kırıklığı, biraz sıcaklık, biraz yalnızlık, biraz boyun eğme, biraz başkaldırı ve ardından iyi geceler. Düş gücü ve tutkuları engellenmişler için ise hayat, çocukken oynadığımız oyunların büyüyünce izin verilmeyen oyunsuzluğu. Bence hayat, burada saydıklarımla ve saymadıklarımla, tartışılması gerekmeyecek kadar sıradan ve yalın. İnsanlık tarihi boyunca onu karmaşık bir hale getirme yönünde öyle ustalaşmışız ki bazılarımız bununla ilgili bir şeyler söyleme ihtiyacını duyuyoruz; hayatın kendisinden çok, onu çözülmesi zor bir yumağa nasıl dönüştürdüğümüzü anlatabilme umuduyla. Bunlar benim görüşlerimdi, başkalarının her zaman söyleyecek farklı şeyleri olacak. Hoşça kalın!
Sayfa 176Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sonunda, sezgilerinden ve sağduyusundan uzaklaşmış, her her şeyden ürken, hem her şeye meydan okuyan hırçın varlıklar haline geldik.
Sayfa 165Kitabı okudu
Alabora olan salaş teknelerle birlikte yabancı sularda kaybolan giden ya da tır kamyonlarında havasızlıktan boğularak ölen kaçak mülteciler, üzerlerine bomba yağdırılan aç çocuklar, sömürülüp talan edildikten sonra kargaşa ve hastalıklarla yazgısına terk edilen Afrika, acımasız yönetimler sırasında iz bırakmadan kaybolan insanlar, üstün konumlarını yitirmekte olduklarını bilinçdışı dünyalarında sezmeye başlayan toplumlardaki ırkçı şiddet. Her biri bizleri bir an irkiltip sonra belleğimizden uzaklaşıveren "haberler".
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
Çevremizdekilerin duyarsızlığından yakınıyoruz, nedense kendimizi bunun dışında tutarak.
Sayfa 142Kitabı okudu
İnsan, geleceği düşünmeye başladığı andan itibaren, yaşamakta olduğu cenneti terk edip anksiyete dünyasına adım atar; üzerine kaygının gri tonu çöker, hırs dürtüsü oluşur, mülkiyet başlar ve "düşünceden yoksun" yabanın keyifli hayatiyeti kaybolur. Kaşif Peary, Eskimo rehberlerinden birine "Ne düşünmektesin?" diye sorduğunda, "Düşünmem gerekmiyor," diye cevap vermiş rehber, "Bol miktarda etim var". Gerekmedikçe düşünmemenin bilgeliği bizlere uzak ve yabancı artık.
Sayfa 109Kitabı okudu
Neyi denersek deneyelim, uygarlaştırılmış dünyanın zaman-mekan sıkışıklığından kaçabileceğimiz bir yangın merdiveni yok gibi.
Bence aslolan, hangi şekilde olursa olsun, insanın, olabildiğince, kendisini kendi olarak hissedebileceği bir hayatı sürdürmeyi gerçekleştirebilmesi. Bir yandan da hayatın bir süreç olduğunu, kendimizi her an kendimiz olarak hissetmemizin mümkün olamayacağını, hayatın inişleri ve çıkışları olduğunu kabul ederek. Kendimize başarılı bir hayat ısmarlamaya çalışmanın, kendimizden vazgeçme tehlikesini de beraberinde getireceğinin idrakiyle.
Büyük kent insanının sık kullandığı uyuşturuculardan biri de hız. Aynı şey, telaşsız da aynı sürede yapılabilir, üstelik yapılacak şeye ayrılan zaman ve enerjinin bir bölümü seferberlik sırasında tüketilmeden. Ama hız, insanın içindeki boşlukla yüzleşmemesi için çağdaş normlarının da pekiştirdiği ve uyuşturucu niteliği kazandığında yavaşlatılması zor bir araç. "Yaşamın amacı ölümdür" ilkesi doğrultusunda, her anı, aslında ne olduğu da pek tanımlanmamış bir sona bir an önce ulaşmak istercesine yaşamak. Ölçülen zamanın egemenliği, benliğimize mal ettiğimiz çalar saatlerden ötürü ilk bakışta bize baş edilmez görünebilir. Ancak yaşantılarımıza dikkatle bakıldığında, pek çok şeyi, saati ayarlamış olduğumuz zamanda değil de "eşref saati" geldiğinde gerçekleştirebildiğimizi görebiliriz. Trafik ışığı kırmızıya dönüşmeden önce yetişebilmek için seferberlik durumuna geçtiğinizde ya da asansörün gelmesini bekleyemeden merdivene yöneldiğinizde kazandığınız saniyelerin neden sizden daha değerli olduğu sorusunu hiç kendinize sordunuz mu?
Reklam
Kendilerine ayıracak vakit bulamamaktan yakındıkları halde, pazar günü geldiğinde ne yapacağını bilemeyen insanların sayısı o kadar çok ki.
Tek bildiğim, saat yönünde ilerlendiğinde sona yaklaşıldığı, aksi yönde hareket edildiğinde ise sonsuzluğun bilinmezine doğru. Kestirilemezin kestirilebilir olduğuna kendilerini inandıranların neden-sonuç ilişkilerine kilitlenmiş dünyalarında, yaşamak görünürde kolay olsa da kaosun dansını sürdürmekte olan evrenle buluşamamanın soyutlanmışlığı da yaşanmak zorunda. Dalai Lama'nın anlattığı bir hikaye vardır: Tibetli bir rahibe, öğrencisi, "Ölümün karşıtı hayattır, değil mi?" diye sorduğunda, "Hayır," diye karşılık vermiş rahip, "Ölümün karşıtı doğumdur. "
Sevilebilmek için kendimizi ortadan sildiğimizde, kendimizi ve başkalarını sevebilmemizin yolu da daralıyor, sevilmek için uğraşırken sevmekten uzaklaşıyoruz.
İnsan belirli bir yaşa gelip de geçmişine dönüp baktığında, yaptığı saçmalıkları değil, yapmaktan kaçınmış olduğu olası saçmalıkları hatırlıyor. "Yapsaydım nasıl olurdu acaba?" sorusunun cevabını bilememenin merakıyla.
729 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.