Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

bucklemore

bucklemore
@bucklemore
"Her yaratıcı hareket, öncesinde bir yıkımla başlar." Pablo Picasso
Hiçbir karşılaşmanın yaralarımı saramayacağını biliyorum artık. Yok hayır, ölümü düşünmüyorum, yaşamayı beceremeyenlerin intiharları da bir işe yaramaz.
Sayfa 36 - Can
Reklam
Babam işte, onu üzmek istemem. Onu hep babam olduğunu ilk bildiğim günkü gibi hatırlamak isterim.
Sayfa 12 - Can
"Sen bunu anlamayacak kadar küçüksün." dedi, "ama bazen bir adamın elindeki İncil.. babanın elindeki viski şişesinden daha tehlikeli olabilir."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her iktidar öldürür! Kimi daha az, kimi daha çok.
Sayfa 245Kitabı okudu
Arzu kolaylıkla bastırılabilir, ama asla unutulmaz, artık biliyorum bunu. Bedenin bellek üzerindeki mutlak egemenliği.
Reklam
Dürüst olduğumu sanıyordum ama aslında düpedüz kaba ve acımasızdım. Onun bir orkide gibi eşsiz ve zarif duyarlılığını, keskin, soğuk bir orakla biçiyordum. Sevilmeye her şeyden çok gereksinimim varken, bana karşılık istenmeden sunulan bu umulmadık sevgiyi reddediyordum. Ele geçirdiğim her şey için savaşmış, yıpranmış, didinmiştim; hayatın bu sürpriz armağanınn değerini bilemeyecek denli katılaşmıştım. Yüreğim nasır bağlamıştı.
Karayipler'in kan ve suç ormanında, kara bir çocuk olarak doğmuştu, yazgısını belirleyen kara deri­siyle, gettoda, tek başına büyümüştü. Yoksuldu, eğitimsizdi, si­yahtı, beyaz adamın bitmez tükenmez hırsının ve sözde uygar­lığının bir kurbanıydı... Öfkesinin ve acısının boyutlarını , ru­hunda açılmış derin çatlakları nasıl kavrayabilirdim ki?
Hayatım boyunca okuduğum yüzlerce kitabı, dinlediğim in­sanları, anlamaya çalıştığım kavramları düşündüm; fizik, edebi­yat, felsefe, tarih... Hepsinden geriye kalan tortu, bir avuç kum­dan daha fazla değildi. Yirmi beş yıl boyunca, yaşamın özüne ilişkin hiç ama hiçbir şey öğrenmemiştim. Beni, kendimi, temel­den ilgilendiren bir soruyla yüzleşmiş miydim gerçekten? Bu çeyrek yüzyılı, tek bir ağacı sabırla izlemeye adasaydım, kesinlik­le daha bilge biri olmuştum bugün.
Biz entelektüellerin, hiçbir zaman gösteremeyeceği cesaret­le, bir intihar girişimiyle yüzleşebiliyordu Tony ve buna tek insanca tepkiyi, üzüntüyü gösteriyordu. Psikanaliz, nevroz, varo­luşçuluk gibi kavramlarla kafası bulanmamıştı ve aslında son de­rece basit bir şeyi, bir başkasının korkunç acısını hissedebiliyor­du. Bir başka insan için üzülebiliyordu. İkiyüzlü, çok bilmişle­rin dünyasında eşi bulunmaz bir duyarlılıktı onunki.
Hayatı boyunca paradan başka bir şeyi yüceltmemiş, bir yere, insana ya da ideale bağlanmamış kayıp ruhlardan biriydi.
Reklam
O günlerde iklimin de etkisiyle düşünmeyi, daha doğrusu bir düşünceyi sonuna kadar götürmeyi ve çıkarımlar yapmayı bırakmıştım; yoksa durumu­ma katlanamazdım. Hapishane, savaş gibi deneyimlerden ge­çenlerin iyi bildiği bir savunmadır bu, gerçeği bütünüyle kavramaktan, gelecekten isteklerde bulunmaktan vazgeçmek, yalnız­ca bir sonraki saati hedefleyerek yaşamak.
Upuzun, ku­rak bir mevsimin sonuna kadar dayanmış bir bitki gibiydim.
Bazen birbirimizi yansıtan iki ayna oluyor­duk, bazen birbirimizi bütünlüyor, bazen de kendi gücümüzün son kırıntılarını ötekine aktararak sağ kalmayı başarıyorduk.
Benim kadar yalnız ve umutsuz olan Ma­ya, avuntuyu çoğu zaman tek gecelik ilişkilerde arardı. Genç ve güzel bir kadınsanız eğer, erkekler gövdenizi asla reddetmezler, sizi reddetseler bile. Bir yıl kadar önce, fizikçi sevgilisi, konuş­maya ya da mektup yazmaya bile tenezzül etmeden Maya'yı bir bilgisayar mesajıyla terk etmişti ve Maya o günden beri toparla­namamıştı. Bense bu "gece birlik" ilişkilerin, yalnızlığımı kısa bir süre için dindirse de, beni daha korkunç bir şefkat açlığına sürükleyeceğini düşünüyordum. Üstelik bir Türk kadınıydım, içinde büyüdüğüm hoyrat, sevgisiz toplumda, cinselliğim öldü­rücü darbeler yemişti.
Ani ve çok güçlü bir cinsel çekimin ötesinde bir şeydi yaşa­dığım, içsel bir devrimdi. Bedenim yıllarca sürmüş bir kırgınlığa son vermiş, kendisiyle barışmıştı. O güne kadar seviştiğim er­keklerin hiçbirini gerçekten arzulamamış olduğumu kavrıyor­dum. Gerçek arzu buydu işte, yakıcıydı, tehlikeliydi, ölümün kendisi kadar büyük ve gerçekti. Asla susturulamayan bir çığlık­tı. Bedenim isyan etmişti, bir Türk kadınının yaşadığı baskılara, fizikçi olmanın, entelektüel olmanın ağır kafeslerine. Bundan böyle kahkahalarla gülmek, bağıra bağıra doyuma ulaşmak ve çocuk doğurmak istiyordum. Kendime yasakladığım bütün her şeyi, hepsini birden, aynı anda istiyordum.
94 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.