Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:
-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.
-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,
-Neden olmasın, dedi çiftçi.
-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.
Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder.
"Tabiat çırılçıplak, hatta zelzelesi, fırtınasıyla bile güzel, özlenir bir şey. Bizi kucaklamak, bizi avutmak, bizi çalıştırmak, bize öğretmek in neler yapmaz. O artık bir sır değildir. Bize bir saadeti bağıran, bizi yaşamaya çağıran bir bütündür. Tavuklar bizim için yumurtluyor, bu vapuru bizim kafamız yaptı. Bu tayyarede uçan biziz. Ellerimiz ellerimizin içinde gülen, bağıran, seven, en çok seven, insanlarla dolu lokantadayız. Şimdiden sonra kahveler, buğdaylar yanmayacak. Çocuklar kalorifer olmayacak, sinemalar dolup dolup boşalacak. Zaman o zamandır."
1950-1960'lı yıllarının Türkiye'sini anlatan yazar dönemin manevi çöküşünü ele almış. Genel itibariyle roman çok hoşuma gitti. Romanın sevmediğim yönü ise imla kurallarına çokta özen gösterilmemesi. Belki sadece benim okuduğum baskı ile alakalı bir şeydir bilemiyorum ama kitabı okurken dikkatimi çok dağıtıyordu. Fakat açıkçası roman imla dışında oldukça iyi olay bütünlüğünün sağlandığı bir roman tabi eski dönemleri anlatıyor olması günümüz gençliğinin bazen ilgisini çekemiyor. Ancak bence herkesin bilmesi gereken bir dönem ele alındığından okunması gereken bir roman.
Yanık BuğdaylarAhmed Günbay Yıldız · Timaş Yayınları · 20183,830 okunma
Metin Erksan, Aşık Veysel'in hayatını anlatan bir film yapar. Adını "Karanlık Dünya" koyar. Ama film sansüre uğrar. Önce adını "Dünya karanlık olmaz." diyerek "Aşık Veysel'in Hayatı" diye değiştirirler. Ayrıca filmde Veysel'in gözleri çiçek hastalığından dolayı çocukken kör oluyor ki gerçekten de öyle. Sansür kurulu "Kasabada doktor mu yokmuş, bu Türkiye'nin aleyhine olur, ülkemizde sağlık sorunu varmış zannedilir." gerekçesiyle bu sahneyi kaldırır ve yerine hemşirelerin, doktorların bolca olduğu ve büyük bir devlet hastanesinin bulunduğu bir sahne ekler. Hatta filmdeki hastane Sivrialan Devlet Hastanesi adını alır. Halbuki böyle bir hastane o yıllarda yoktur. Bu arada filmdeki doktorlar "Artık köyümüzde çiçek hastalığı olmayacak" diye konuşturulur. Yine filmde Veysel'in bir tarlada yürüme sahnesi vardır. Fonda buğdaylar görülmektedir ama kurul "30 santimlik buğday çekmişsiniz. Sanki ülkemizde tarım çok geriymiş gibi bir anlam çıkar. Bu sahneyi de çıkarın." der. Yerine, Amerikan filmlerinden alınmış 1 metre uzunluğunda buğdayların göründüğü ve 5-10 tane biçerdöver makinesinin bulunduğu bir sahne eklerler. Filmde köy kadınlarından biri çıplak ayakla dolaşmaktadır. Kurul, "Türk insanı çıplak ayakla dolaşmaz." diye bu sahneyi de çıkarır. Sonunda film bambaşka bir hale gelir.
Gerçekten etkileyici bulduğum ve gerçek dünyayı olduğu gibi yansıtan kitaplardan. Kendini geliştirmenin, iyiliğin ve yürekliliğin, en önemlisi de iman gücünün daima önde geleceğini anlatan bir kitap. En kötü kişi bile düzelebilir. En acımasız insanın bile gözlerinden merhamet damlaları akabilir. Herkes okumalı ve ders almalıdır efendim.
Yanık BuğdaylarAhmed Günbay Yıldız · Timaş Yayınları · 20183,830 okunma
Lakin zaman denilen mefhum yine zamanla, en büyük kederlerin ve hatta en büyük sevinçlerin ciddiyetini azaltıp en kısa vakitlerde acı tatlı her şeyin üzerine mazi denilen çizgisini çekerdi.