Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Babam Bekir Berk Ertuğrul Hakan Berk BEKİR BERK’İN ilk eşinden oğlu, Ertuğrul Hakan Berk’tir. O da babası gibi bir avukat. Balıkesir Barosunda görev yapıyor. Hakan Berk, babasıyla ilgili hatıra, bilgi ve belgeler konusunda bize yardımlarda bulundu. Bize gönderdiği hatıralarda, ilk kez duyacağınız ilginç anekdotlar da var. Oğlunun kaleminden Bekir
O gün Miraç Kandili'nin ertesiydi. Küçüklüğünden beri dini bir hürmetle, icraatının hayranı olduğu Yavuz'un türbesini, bugün öğleden sonra, ziyaret etmek istedi. Abdest aldı. Mini En'am-ı Şerif'ini cebine koydu. Bir arabayla Sultan Selim Camii'ne gitti. Caminin güzel ve yüksek avlusunun ötesine berisine yığılan toprak ve taş kümelerine ve bu ihmale canı sıkıldı. Selim'in, dört halifeden sonra, İslâm'ın en büyük hizmetkârı olan, o büyük Selim'in camii böyle bakımsız mi olmalıydı? Avlunun kenar setlerine dayandı: Turhan'ın Haliç'e, Eyüp'e, Sarayburnu'na doğru süzülen bakışları dolaştı, döndü, Yavuz'un türbesi eşiği önünde titredi ve yükseldi. Kahraman hünkâr ezeli tahtını bir tuğrul heybetiyle bu tepeye kurmuş, gibi, göklere yakın yatıyordu. Ruhani bir çekim gücü Turhan'ı türbeye çekti. Yüreği çarparak kapıyı itti. Kapalıydı. Türbedârı aradı. Bulamadı. Düşündü: "Garip! Kandil günü, Miraç günü bu türbe ziyaret edilmez mi? İslâmları birleşștirmek için perişan olmakla övünen İslâm halifesine hürmet bu mudur? Mekke ve Medine'nin hizmetkârına hizmet bu mudur?"
Reklam
O gün Miraç Kandili'nin ertesi idi. Küçüklüğünden beri dini bir hürmetle icraatının hayranı olduğu Yavuz'un türbesini, bugün öğleden sonra, ziyaret etmek istedi. Abdest aldı. Mini mini En'am-ı Şerifini cebine koydu. Bir araba ile Sultan Selim Camii'ne gitti. Camiin güzel ve yüksek avlusunun ötesine berisine yığılan toprak ve taş kümelerine, bu ihmale canı sıkıldı. Selim'in, Hülefayı Raşidin'den sonra, İslam'ın en büyük hadimi olan, o büyük Selim'in camii böyle bakımsız mı olmalıydı. Avlunun kenar setlerine dayandı. Turhan'ın Halic'e, Eyüb'e, Sarayburnu'na doğru süzülen nazarları dolaştı, döndü, Yavuz'un türbesi eşiği önünde titredi ve yükseldi. Kahraman hünkar ezeli tahtını bir Tuğrul mehabetiyle bu tepeye kurmuş, fikri gibi göklere yakın yatıyordu. Ruhani bir cazibe Turhan'ı türbeye çekti. Yüreği çarparak kapıyı itti. Kapı kapalı idi. Türbedarı aradı. Bulamadı. Düşündü: -Garip! Kandil günü, Miraç günü bu türbe ziyaret edilmez mi? İslamları birleştirmek için perişan olmakla iftihar eden Halife-i İslama hürmet bu mudur? Hadi-mü'l Haremeyn'e hizmet bu mudur?... Naçar pencereye başını dayadı. Tozlanmış camların arkasında secde eden ruhiyle merkadı tebcile başladı.