“Ve eğer güzellik dehşetin ta kendisiyse, o zaman arzu nedir?” dedi Julian. “Pek çok arzumuz olduğunu sanırız ama aslında tek bir arzumuz vardır. Nedir bu?”
“Yaşamak,” dedi Camilla.
“Sonsuza dek yaşamak.” dedi Bunny.
Özlediğiniz günlere götüreyim mi sizi?
80'lerin, 90'ların çocukluğuna...
Sobalı evlere,
Mahalle maçlarına,
Dantelli yakalı mavi önlüklere,
Siyah beyaz filmlere...
Sahi her şey güzel miydi o günlerde yoksa biz öyle hatırlamak istediğimiz için mi bize öyle geliyor? Zor günlerdi aslında. Soba sanıldığı kadar kolay bir iş, kış
Kitabı az önce bitirdim ve incelemeye nereden başlasam bilemiyorum, aşırı kalabalık bir zihne sahibim şu an. Ne düşüneceğimi, hissedeceğimi gerçekten bilmiyorum. Gizli Tarih beni öyle bir hipnoz etti ki bu kitabı okurken yaşadığım, hissettiğim şeyler birbiriyle iç içe bir savaş içerisindeydi. Başı, ortaları ve finali… beni yaralayan finali ve o
Bunny insan yapısının karmaşık bir şey olduğunu, bir zaman aç gözlülüğün sembolü olan aynı şişman kadının bir an sonra bir iyilik perisi olabileceği dersini öğrendi.