Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
• 4. Bölüm - ATATÜRK'ÜN ÇANAKKALE'DE BAŞARISI YOKTUR YALANI! (!)
- Yıl 1914 Takvimler 3 Kasım'ı gösteriyor, İngiliz Donanması Çanakkale'nin dış istihkâmlarını bombalıyor bu durum Çanakkale Savaşı'nın başlamasına sebebiyet veriyor. 9 Ocak 1916'ya kadar mücadele devam ediyor. Savaşta, Türk ordusunun en seçkin birlikleri ve subayları yer alıyor. Çanakkale Batı empervalizmine karşı sıkı bir
Simurg
“Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağı’na varamasan da evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam dünyanın kendisini hiç görebilir mi?”
Reklam
Geri Dönüşü Olmayabilecek Bir Son
Düşünsenize birine karşı deli gibi bir bağlılık hissediyorsunuz. O kişiyi görünce sanki bir ütopyada yaşıyormuşsunuz gibi mutlu,özgür bir kelebek misali uçuşmaya başlıyorsunuz. O an çok farklı birisiniz tabi. Görenler sizi olduğunuz kişi olarak adlandırmıyor. Hareketlerinizle onları etkiliyorsunuz. Herkesin morali düşük iken siz bir anda zirvede neon ışıklar kadar parlaksınız. Sonra o gün geliyor.Burada tabi iki seçenek var: Ya söyleyip kurtulacaksın kafanı fare kemirse daha az acıtacak bu düşünceden, ya da acısını çekeceksin bu kesiğin ömrün boyu. İkinci seçenek için anlatılacak pek bir şey olduğunu düşünmemekteyim.Hadi ilk seçeneğe dönelim. O kişiye anlattın her şeyi. Burada da iki seçenek... şaka şaka, o kadar derine inmeyeceğiz yoksa fenerimizdeki gaz yetmeyecek. Kaldığımız yerden devam edelim. Uzun süren nüphem bir sessizlik. Sonra seni bir süzüyor ve bir şeyler söylemeye hazırlanıyor. Çok heyecanlısın. Aynı zamanda gergin.Kız sevgilisi olduğunu söylüyor veya tipi olmadığını.Çekip gidiyor.Sen napıyorsun? Üzülmekten başka bir cevap veremiyorsun, değil mi? Ne sandın ki? Aşk hikayeleri "Gurur ve Önyargı" romanı misali mutlu sonla mı bitecek? Eğer görüşün böyle ise senin sonun da aynı Martin Eden karakteri gibi olabilir. Kimi sevdiğine dikkat et.
+
Jack London
Jack London
Martin Eden
Martin Eden
kitabı var mıydı? -bir bakalım.. buralarda.. +Ben burda göremedim de.. çok okunan bir kitap.. bitmiş olabilir.. *
Martin Eden
Martin Eden
buyrun burada..😃 okuyanlar bilir..🥰 +Çok teşekkürler 😀 evet çok sevilen bir kitap.. +Siz de okudunuz mu? -evet, hatta eşim tiyatroya uyarlama bir senaryosunu yazmak istiyor.. +Aa.. -evet,tiyatrocuyuz biz.. tiyatro okumadik fakat eğitimler aldık.. +Yeteneklisiniz demek ki.. o zaman çocuk tiyatroları oynamışsınızdır şimdiye kadar çünkü ilk onlarda oynanıyor .. -evet çok oynadık.. hatta BKM de oynadık .. başka yerlerde oynadık.. + Aa.. çok güzel hareketler bunlar'ı biz çok seviyoruz.. -evet Çok güzel hareketler'de sunum yaptım hatta.. güldür Güldür' de de oynadık.. +Ne güzel.. +bu kitabevinde mi çalışıyorsunuz?.. -Evet, tiyatro kurmak istiyoruz eşimle.. para gerekiyor onun için.. +İnşallah çok paranız olur.. tiyatronuzu kurarsınız.. biz de gelir sizi izleriz.. görüşürüz.. Bugün
Martin Eden
Martin Eden
almaya gittiğim kitapçıda tanıştığım tiyatrocu ile kısa tanışmamız..
Az önce durakta 17 yaşında bi kızla tanıştım bu soğuk havada 1.5 saatlik yoldan gelmiş sevgilisinin evinin önünde saatlerdir bekliyordu. Biraz sohbet ettim ağlamaya başladı. Çokta farkım yoktu ondan .. özlediysen arasana dedim açmaz ki dedi, olsun sen dene dedim engelledi beni dedi, niye buradasın dedim bu banklarda anılarımız var dedi.. bir arkadaşına söyle arayıp burada olduğunu söylesin seni görmek istiyorsa gelir dedim abla gelmez hemde çok kızar dedi.. Seni istemiyorsa neden buradasın yoluna gitsene dedim çok özledim o beni hiç özlememiş dedi.. daha ne kadar burada kalıp bekleyeceksin gece soğuk hem karanlık yazık değil mi sana montun bile yok üstünde paraya ihtiyacın var mı dedim yok asla yok abla dedi. Çay içelim aç mısın dedim abla 3 gündür yemek yemiyorum kiloluyum diye mi sevmedi beni dedi.. Daha küçücüksün kimler gelir geçer dedim bir daha aynı duygularla sevebilir miyim aynı heyecanla bankta oturabilir miyim dedi. Kendimi gördüm karşımda İlk gelen otobüse bindim . Benimle gelmesi için yalvarabilirdim bile ama bazı acıların merheminin acının kendisi olduğunu ne yazık bende öğrendim. .. göz yaşlarımla otobüsteyim. Açılmayan kapı eşiğinde kendi rızanla beklemek sen ne beter hâlsin ..
nerden çıktın karşıma böyle Sitare efsaneler dökülüyor gülüşlerinde kirpiklerin yüreğime batıyor telaşlı bir kalabalığın ortasında ayaküstü konuşuyoruz nedimin nigehban nergisleri gibi üstümüzde bütün nazarlar çok utanıyorum Sitare,
Reklam
Öyküye Öykünen Öyküler
Karaladığım birkaç müsveddeyi burada paylaşacağım. "Hoş bir hatıra zihni işgal ediyor. Hayır, işgal etmiyor, feth ediyor. Gramafon çalıyor. Bir kafede bir şeyler içiyoruz. Benim saçlarım yağlı. Sen ne güzel yudumluyorsun suyu. Dudakların dikkat çekiyor, ince belin süzülmüş şişeden şöyle bir. Hayran olmamak elde değil. Sen gülümserken tüm masumiyetinle, Hafız-ı Şirazi'den mısralar geçiyor usumdan. Bir kutu ilaç içtim az önce, diyorum, son yudumu almak üzere dikerken şişeyi sen kafaya. Boğazında kalıyor. Öksürüyorum. Sigaranın dumanı ciğerleri kirletmiyor gibi geliyor ilk defa. Garip bir halet-i ruhiye ama değil mi? diyoruz, geçiyoruz. Kalkıyorsun, hesabı ödemek üzere salına salına yürüyorsun. Efil efil eserken rüzgar, elbisen hafif hafif takip ediyor seni. İngiliz atlarını kıskandıran zarifliğinle, hesabı öderken, dönüp reveransla selamlıyorsun beni. Gülümsüyorsun. Gülümsüyorum."
Garsonun Ünlü Edebiyatçılarla imtihanı
Garsonun Ünlü Edebiyatçılarla İmtihanı "GARSON: Efendim, sizleri burada görmek büyük mutluluk! CEMAL SÜREYA: Kim istemez ki mutlu olmayı? Ama mutsuzluğa da var mısın? GARSON: Anlamadım efendim? CAN YÜCEL: Geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil, hak ettiğin kadar unutulursun. GARSON:
Bir Şey Öğrendim
Yaşayamadığımız hayatların yasını tutmak kolay. Başka yeteneklerimizi geliştirmiş, bazı teklifleri kabul etmiş olmayı dilemek kolay. Daha çok çalışmış, sevmeyi daha iyi becermiş, paramızı daha iyi idare etmiş, daha popüler biri olmuş, o gruptan ayrılmamış, Avustralya'ya gitmiş, kahve teklifini reddetmemiş ve daha çok yoga yapmış olmayı
"Öyle bir hapishanedeydim ki, farklı kimlikler birbirinin ardını kollar; düşmanlar dost kesilirdi. Sokaklarda birbiriyle kıran kırana dövüşenler, burada ölmemek; esaret altına tam teşekküllü girmemek için arkadaş olurdu... zamanla gönül bağı da kuruluyordu, bunlar acı biçimde gerçekleşiyordu elbette. Herhangi birisi, doğup büyüdüğü vatanını layıkıyla sevmezdi bir süre sonrasında. Dostlarına, eski arkadaşlarına şüpheyle bakar; sahici olup olmadıklarını sorgulardı. Zihinsel boşanım gerçekleşiyordu adeta karanlık ve çapsız zindanlarda! Kimliksiz olan herkes, burada kimlik kazanıyordu, vatansızlar vatan, arkadaşsızlar arkadaş ve düşmanı olmayanlar düşman... dışardaki insanlar imreniyordu sanki, anlayışa yiten bir eylem mi vardı, sökülüyordu kâbuslu toz pembe hayatlar ansızın..." D.p - savuşturucu
Reklam
iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.