Ama ne zaman doğduğumuz sorulduğunda hep anamızın bacakları arasından çıktığımız tarihi belirtmemize rağmen artık insanları analardan çok yaşamın doğurduğunu biliyorum

Mezarlığın arka duvarına bitişik gecekondu semtinin tamamen yıkılmış olduğunu tahmin edemezdi. Çünkü o semtteki evlerden birinde yaşarken, Derda'ya orası bir cehennem gibi gelirdi. Ve kimse cehennemi yıkamazdı.
Hayatının anlamını bulmuş olanlar hayatlarını adayacakları şeyi bulmuş olanlar gelecek. Siz de kalplerini söküp yerine, o şeyleri koyacaksınız. Sonra da kalpleri fırlatıp atacaksınız.
Kitap Derda'nın anlamadığı her şeyi. Geriye kalanları iyi bilirdi. İnsanlardan geriye kalanlara mezar taşı denirdi. Göğsünün üstünde inip kalkan kitabın bir mezar taşı olduğuna inandı ve kırpmakdan vazgeçip gözlerini kapadı. 
Dinginlikleri, serinkanlılıkları şaşırttı beni; işlerine dalmış, sanki kardeşlerinden biri tüm çevrede kaygıyla aranmıyormuş, öteki ikisi daha önce şaşılacak biçimde yok olmamışlar gibi. Tarikatımızın büyüklüğü burada işte, dedim kendi kendime; yüzyıllar boyu böyle adamlar, barbar sürülerinin saldırılarını, manastırlarını yağmaladıklarını, krallıkları ateşe verdiklerini gördüler, ama gene de, parşömeni ve mürekkebi sevmeyi sürdürdüler, dudaklarının ucuyla, yüzyılları aşıp onlara ulaşmış olan, kendilerinin de gelecek yüzyılların ötesine ulaştıracakları sözcükleri okumayı sürdürdüler. Bininci yıl yaklaşırken okumayı ve kopya etmeyi sürdürdüler; şimdi niçin sürdürmesinler aynı şeyi?
Dışlandıklarının bilincine varan dışlanmışlar, öğretileri ne olursa olsun, sapkınlıkla damgalanıyorlardı. Dışlanmışlıklarının körleştirdiği bu insanlarsa, kendi adlarına, gerçekte hiçbir öğretiye ilgi duymuyorlardı.