Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Can Gök

04 Temmuz 2003 tarihindeki 'Süleymaniye/Çuval Olayı' sonrası, ilgili makamlara çektiği telgraf içeriğinde ABD'nin Ankara Büyükelçisi, "Bunun acısı bir kuşak geçmez." demişti. Cevabimı daha önceleri vermiştim şimdi de net bir şekilde tekrarlıyorum: "Unutmadık, unutturmayacağız. Nesilden nesle, kuşaktan kuşağa yaptığınız hainliği ve ikiyüzlülüğü anlatmaya, hatırlatmaya devam edeceğiz." Çuval Olayı, sözde müttefikimiz ABD ile yaşanan önemli kırılma noktalarından biridir.
Reklam
Çağının belki de en iyi yargıcı sayılabilecek Machiavelli, gözlem yolu ile edindiği görüşlerini siyasal düşüncelerinin temeline alarak çağının hem söyleminin hem de uygulamalarının en acımasız eleştirmenidir.
Prens karakteristik olarak iki çift karşıtlığı barındırır: Hem bir inceleme, hem de bir risaledir. Aynı zamanda geleneksel bir diş yüzeye ve devrimci bir iç yüzeye sahiptir. Bu iki karşıt çift arasında bir bağlantı bulunmaktadır. Bir inceleme olarak, her zaman geçerli olacak bir öğreti barındırırken bir risale olarak, belirli bir dönemde neler yapılması gerektiğini ileri sürer.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
1910u yllarda, sarmal bulutsuların solgun işık tayfındaki, çizgilerin konumunu ölçmek, fotoğrafçılık tekniklerini sonuna kadar zorlamak demekti. Slipher, bugün Samanyolu Gökadası'na en yakın sarmal olarak bildiğimiz ve M31 de denen Andromeda Bulutsusu'nun spektrografilerini ancak 1912'de elde edebilmişti. Tayfın mavi ucuna doğru bir
Güneş ve yıldızlar da dahil her türlü sıcak cismin ışığı prizma kullanılarak gökkuşağı renklerine kırılabiliyor. Bu dağılımın adı tayf (spektrum). Kimyasal elementlerin (hidrojen, karbon her biri tayf üzerinde, marketten alınan ürünlerdeki barkodlar gibi kendine has, parlak çizgiler çıkarır. Cisim bizden uzaklaşırken bu çizgi deseni bir bütün olarak tayfın kırmızı ucuna doğru kayar, ne kadar kaydığı da cismin ne kadar hızla uzaklaştığına bağlıdır. Meşhur kırmızıya kayma işte budur.Bunun gibi, cisim eğer bize doğru geliyorsa çizgi deseni tayfın mavi tarafına doğru kayar, bu da maviye kaymadır. Galakside dolaşan yıldızların ışığı, onların bize göre, sıfırdan saniyede onlarca kilometreye kadar değişen hızlarına bağlı olarak kırmızıya ya da maviye kayar.
Reklam
Yıllardır onu biz de anlamadık
Koskoca bir millete yardım edeceğimiz yerde neden bir tek adama yardım edelim, anlamıyorum.
Duygular, karşıdaki kişinin bilinmeyen kişiliğinin karanlığına asılmış kırmızı ampuller gibiydi ve duyarlı noktaları işaretlerdi.
Curtis ise ne Van Maanen'in sonuçlarna güveniyordu ne de henüz yeni olan Sefeid mesafe ölçüsüne, Washington toplantısında galaksinin büyüklüğüne dair daha eski tahminleri özetledi ;bunlar arasında 1915'te ileri sürdüğü, galaksi çapının sadece 20,000 ışık yılı olduğu yönündeki iddiaya da, alay edercesine yer verdi. Curtis yapuğı özette "azami 30.000 ışık yılı genişliğinde galaksi çapının eski görüşü temsil etmeye kâfi farz edilmiştir" sonucuna varıyordu, "bu belki çok bile olabilir." Bu tahmin, Shapley'in 1920'de ileri sürdüğü tahminin tamı tamına onda 1'iydi. Curtis ayrica Güneş'in galaksi merkezine "oldukça yakın" bir noktada olduğunu, ama tam merkezde olmadığını da söyledi. Fakat ona göre bunların hepsi teferruattı,bunlardan kısaca bahsedip kendisini asıl ilgilendiren kısma geçti: Sarmal bulutsular neydi ve bizden ne kadar uzaktaydılar? Curtis'in, sarmal bulutsuların da bizimki gibi birer gökada olup bizden çok çok uzaklarda bulundukları tezini ileri sürerken kullandığı iki temel konu vardı. Birincisi, Lowell Gözlemevi'nden Vesto Slipher'n yaptığı keşifle, sarmal bulutsularn çoğunluğunun çok büyük bir hızla bizden uzaklaşmakta olmasıydı. Keşif, bu bulutsuların tayfindaki çizgilerin, yakındaki yıldızların ve Dünya'daki sıcak cisimlerin 1sığına kıyasla tayfın kırmzı ucuna doğru gidişi ölçülerek yapılmıştı.
Shapley'in bir kozu daha vardı. Yakın dostu, Hollandalı astronom Adriaan van Maanen, birkaç sene arayla çekilmiş fotoğrafları kıyaslayarak kimi sarmal bulutsuların dönmesini ölçtüğünü ileri sürdü. Ölçtüğü sonuç akıl almaz derecede küçüktü. Van Maanen mesela M101 bulutsusunun yer değişikliğini 0.02 yay saniye olarak ölçmüştü, bu da Ay'ın Dünya'dan görünen açısal büyüklüğünün yüzde 0,001'i kadardır. Bu dönme miktarı bulutsunun herhangi bir yerinin dönme merkezine mesafesine denk gelen doğrusal hıza çevrilebilir. Tabii bu, dönmekte olan cismin gerçek büyüklüğüne bağlıdır. Eğer bu sarmallar Samanyolu ile aynı büyüklükteyse Van Maanen'in ölçümleri bunların ışık hızına yakın hızlarda, hatta ondan da hızlı dönmesi anlamına geliyordu. O halde, Van Maanen'in ölçümleri doğruysa bu sarmallar o kadar büyük olamazdı, daha küçük ve nispeten bize daha yakın cisimler olmalıydı bunlar. Ama astronomların bir- çoğu Van Maanen'in bu kadar hassas ölçümler yapabileceğine inanamıyordu. Nitekim daha sonraki çalıŞmalar Van Maanen'in her nasilsa bir hata yaptığını gösterdi. Ama Büyük Tartişma zamanında Van Maanen'in verilerini doğru kabul edip etmemek sadece buna inanmakla ilgili bir karardı ve Shapley bu konuda arkadaşına güveniyordu. 1921'de yayımlanan makalesinde Van Maanen'in elde ettiği sonuçların ada evren düşüncesi açısından "Ölümcül göründüğünü" belirten Shapley şöyle diyordu: "Parlak sarmallar söz konusu teorinin gerektirdiği aşırı uzak cisimler olamaz, bu makul degildir".
Reklam
Shapley ve onun görüşündeki astronomlara göre bu tasvirde sarmal bulutsular Samanyolu gibi başka galaksiler olamazdı. Gökteki bir cismin görünen (açısal) boyutu onun gerçek doğrusal boyutuna ve bizimle arasındaki mesafesine bağlıdır; tıpkı otlağın öbür ucundaki gerçek ineğin, elinizde tuttuğunuz oyuncak inekle aynı boyda görünmesi gibi.
Samanyolu düzleminin üstünde ve altında küresel kümeler görünüyor. Bunlara olan mesafeyi ölçen Shapley küresel kümelerin uzayda küre şeklindeki bir alana dağılmış olduğunu, kürenin merkezinin Yay takım- yıldızı yönünde, bizden binlerce parsek ötede, Samanyolu dediğimiz ışıktan yolun ortasında olduğunu buldu. Demek ki Samanyolu'nun merkezi bu noktaydı ve Güneş Sistemi merkezden uzakta, galaksinin kıyısına doğru bir yerdeydi. 1920' de Shapley galaksimizin bir uçtan diğer uca mesafesinin 300.000 ışık yılı (yaklaşık 100 kiloparsek) olduğunu tahmin ediyordu, Güneş de merkezden 60.000 1şık yılı (yaklaşık 20 kiloparsek) ötedeydi. Washington'daki toplantıda Shapley șöyle demişti: "Galaksi sistemi hakkındaki küme teorisinin bir sonucu da Güneş'in galaksinin merkezinden çok uzakta olmasıdır. Buna göre biz büyük bir yıldız kümesinin veya bulutunun merkezine yakın bir yerlerdeyiz fakat o bulut galaksinin merkezinden en az 60.000 ışık yılı uzakta".
Shapley'in Samanyolu araştrmasının sırrı, kūresel küme denen yıldız sistemlerine olan mesafeyi ölçmek için değişken yıldızları kullanabilmesindeydi. Adından da anlaşıldığı gibi küresel kümeler küre biçimli yıldız sistemleridir. Böyle bir sistemde yüz binlerce yıldız olabilir; kümenin göbeğinde çok sayıda, belki 1000 tane yıldız 1 parsekküp alana sıkışmış haldedir Güneş'e 1 parsek mesafede tek bir yıldızın dahi bulunmadığı bizim galaksimizden çok farklı bir durum bu.
Leavitt bu keşfi Küçük Macellan Bulutu denen, Samanyolu'yl a ilişkili bir yıldızz sisteminde yüzlerce yıldızın ışığını inceleyerek yaptı. Sistemin ne kadar uzakta olduğunu bilmiyordu ama bu önemli değildi, çünkü sistemdeki yıldızların hepsi temelde bize aynı derecede uzak. Bu yüzden, bir yıldız diğerinden daha sönük görünüyorsa bunun sebebi
20. yüzyılın 20li yıllarında işler değişmeye başladı. Harvard Üniversitesi Gözlemevi'nde çalışan Henrietta Swan Leavitt, Sefeidler denen belli bir grup yıldızın parlaklığında düzenli bir değişim olduğunu, bu değişmenin de onları mesafe göstergesi olarak kullanmaya imkân verdiğini keşfetti. Sefeidlerin her birinin parlaklığı belli bir şekilde artıp azalıyor ve bu döngüyü tamamen aynı şekilde sürekli tekrarlıyorlar. Kiminin döngüsü (periyodu) 1 gün dahi sürmezken kimininki 100 günü buluyor. Mesela Kutupyıldızı, parlaklığındaki değişim çıplak gözle görülemeyecek kadar az olmakla beraber, aslında periyodu 4 güne yakın olan bir Sefeid. Leavitt'in yaptığı büyük keşif şuydu: Daha parlak Sefeidlerin periyodlarını tamamlaması, daha az ışık veren Sefeidlerden daha uzun sürüyor. Hatta Sefeidin periyod süresiyle yıldızın parlaklığı arasında kesin bir ilişki var. Mesela periyodu 5 gün olan bir yıldız, periyodunu 11 saatte tamamlayan bir yıldızdan 10 kat daha parlak.
1.105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.