Tarihte Küba ilk olarak keşif ve İspanyol hâkimiyeti çerçevesinde Kristof Kolomb'un 1492'de Küba'ya ulaşmasıyla ve adayı İspanya adına keşfetmesiyle bilinmektedir. Dolayısıyla Küba, 16. yüzyıldan itibaren İspanyol sömürge yönetimi altına girmiştir. İspanya'nın Amerika'daki ilk yerleşim merkezi olan Küba'da 1519'da İspanyol Vali Diego Velasquez, Havana şehrini adanın başkenti ilan etmiştir. Adayı 1762'de İngilizler ele geçirmiştir. Ancak Florida'nın karşılığında bir sene sonrasında İspanya'ya iade edilmiştir. 1895'te İspanyollara karşı Küba Devrim Partisi'nin kurucusu Jose Marti'nin liderliğinde bağımsızlık savaşı başlatılmıştır. 1898'de "Maine" adında ABD askeri gemisi Havana Limanı'nda batırılmıştır. Bu gelişme ile ABD İspanya'ya savaş açmış ve kazanmıştır. 1898'de İspanya, imzalanan Paris Antlaşmasıyla 400 yıl sonra Küba üzerindeki haklarından feragat etmiştir. 1901'de Küba Anayasası kabul edilmiş, 1902'de Thomas Estrada Palma Cumhurbaşkanlığına atanmıştır. Ardından Küba'nın bağımsızlığı ABD tarafından kabul edilmiştir.
Sayfa 361 - DORA YAYINCILIKKitabı okuyor
Batı Şeria'da 400 bin, Doğu Kudüs'te 200 binden fazla Yahudi işgalci yerleşimci bulunmaktadır. ABD'nin Yahudi işgalci yerleşimcileri yasadışı görmediğini duyurmasından sonra İsrail daha fazla alan işgal etmeye devam etmektedir. 1995 İkinci Oslo Anlaşması ile Batı Şeria "A", "B" ve "C" bölgelerine ayrılmış olmakla birlikte, Batı Şeria'nın %18'ini kapsayan "A Bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e, %21'lik "B Bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e, güvenliği ise İsrail'e devredilirken %61'ini kapsayan "C Bölgesi"nin idaresi ve güvenliği İsrail'e bırakılmıştı. İsrail söz konusu anlaşma ile Batı Şeria'nın %60'ını tamamen kontrol etmekte; %21'inin de güvenliğini elinde bulundurmaktadır. el-Fetih'ten oluşan Filistin yönetimi ise Batı Şeria'nın %18'ini kontrol etmektedir. Ancak İsrail, Filistin yönetiminde bulunan A ve B bölgelerinde yerleşim birimleri inşa ederek Batı Şeria'rın %10'unu da işgal etmiş durumdadır. Bütün bunlarla beraber bu işgalin bir nihai noktası ise yok görünmektedir.
Sayfa 332 - DORA YAYINCILIKKitabı okuyor
Reklam
Fransa'nın kuruluşunda şekillendirdiği Suriye'de azınlıkların çoğunluğu yönettiği sistemde gerilim günümüze kadar hiç eksik olmamıştır. Fransızların Suriye'den çekilmesinden sonra azınlık iktidarının yönetimi, Soğuk Savaş rekabeti, İsrail İşgalleri ile Suriye siyasetinin belirgin çatışma dinamikleri ortaya çıkmıştır. Bir ailenin tahakkümünde diktatörlüğe dönüşen Nusayri/Baas rejiminin muhalefeti yok etmeye çalışması gerginliği artırmıştır. Bu politikalar zamanla İslami, Milliyetçi, seküler veya Alevi söylemle ifade edilen siyasal hareketleri ortaya çıkarmıştır. Farklı siyasal hareketler ise zamanla oluşan isyanın temellerinden birini oluşturmuştur.
Sayfa 187 - DORA YAYINCILIKKitabı okuyor
Niye okuyoruz?
Sınavlarla ilgili yapılan analizleri okurken aklıma önceden okuduğum kitaplardan iki bölüm geldi. Birincisi Oğuz Atay’ın “Eylembilim” kitabından… Şöyle yazmış Atay; "Neden üniversitede okuyorum?" diye sormuştu. Hemen," Kapitalist topluma, yetenekli olduğumuzu göstermek için," diye karşılık verdim. İkincisi de Oscar
Mali çatışmalarının tarihsel arka planında yer alan bir diğer önemli neden de bölgesel benzerlikler ve farklılıklar kaynaklı çatışma riski olarak belirtilmektedir. Ülkenin güneyinde daha çok siyahi vatandaşlar yaşamaktayken kuzeyinde ise daha çok çöl iklimine uygun bir yaşam tarzını benimsemiş olan Tuaregler, Araplar ve Songhaylar yaşamaktadır. Bu bölgede yaşayan topluluklar aynı zamanda Mali'ye sınır komşusu olan diğer devletlerde de ciddi bir nüfusa sahiptir. Nitekim Mali'nin bağımsızlığının ardından en büyük problem çıkaran topluluk olan Tuareglerin diğer devletlerdeki kitlelerde dahil edildiği zaman yaklaşık 1- 1,5 milyon nüfusa ulaşan bir kitle olduğu ve dönem dönem Mali'deki ayaklanmalarında diğer ülkelerdeki soydaşlarından yardım alabildiği ifade edilmektedir. Tuaregler, uzun yıllar boyunca otonom bir yapıda kendi topraklarında hüküm sürmelerinden dolayı merkezi idarenin yönetimi altına girmeye ciddi manada direnç göstermişlerdir. Tuareglerin bağımsızlık sonrası devlete karşı ayaklanmasında bazı nedenler ön plana çıkmaktadır. Özellikle yerleşik hayata geçirilmeye karşı olmaları, kendilerinin öz benliklerini kaybetmekten korkmaları, ekonomik koşullar açısından önerilen yaşam tarzından ciddi manada kuşku duymaları, Mali'nin bağımsızlık kazanması sonrasında Tuareglerin kendilerine ayrımcılık yapıldığını ifade etmeleri ayaklanmalarındaki en temel nedenler olarak ifade edilmektedir.
Sayfa 123 - DORA YAYINCILIKKitabı okuyor
İngiliz yayılmacı Rhodes, XIX. yüzyılın sonlarına doğru Güney Afrika'daki altın ve elmas madenciliği sayesinde elde ettiği hatırı sayılır servetiyle birlikte Zimbabve'nin sömürgeleştirilmesine öncülük etmiştir. Rhodes, kişisel görüşleri doğrultusunda İngiliz medeniyetinin üstünlüğüne sıkı bir şekilde inanıyordu ve dünyanın büyük çoğunluğunun İngiliz yönetimi altına alınması gerektiğini düşünüyordu. Rhodes, güneydeki Cape'den kuzeydeki Kahire'ye kadar İngiliz yönetimi altına alınmasını savunuyordu.
Sayfa 105 - DORA YAYINCILIKKitabı okuyor
Reklam
178 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.