günde 10-15 kişinin öldüğü sıralarda İstanbul'daki Acemler, yani İran asıllı vatandaşlar bu veba hastalığından hiç etkilenmemiş. Onlar da Türklerin kahve içişi gibi bugün içtiğimiz çaydan içiyormuş. Bunu fırsat bilen İngiliz tüccarlar, çay veba hastalığını önlüyor, vebanın tek ilacı çaydır, diyerek bu bitkinin ticaretini geliştirmek üzere büyük bir kampanya başlatmışlar. O zamana kadar Türkler hep kahve içerken, bu veba ölümlerinden sonra İstanbul'da artık çay içme alışkanlığı başlamış. Ondan önce Türkler asırlardır kahve içmiş ve "Türk gibi kahve içmek" deyişlere bile geçmişti.
Uzun ama okuyun yaa…
… İki yıl önce göç edip gelmişler İstanbul’a. Niye geldiklerini tahmin edebiliyordum, ama yine de ondan dinlemek istedim. Çok temkinli bir şekilde ve sesini biraz alçaltarak orada karşılaştıkları baskıları anlattı. Sonra kısa bir sessizlik oldu. O arada ne düşündü bilmiyorum, birden iri kara parmağını önündeki bardağa doğru uzatıp bana döndü ve “bak şimdi..” dedi:,… bu çay değil midir, ha? Şimdi sen de görüyorsun ben de görüyorum, ve bu kahvedeki bütün millette görüyor ki bu çaydır. Peki devlet ne diyor? Devlet diyor ki, yok bu çay değil, bu kahvedir. Hiç böyle şey olur mu?”
Sayfa 15 - Leman Yayıncılık İkinci basım: Ekim 1995Kitabı okudu
22 öğeden 21 ile 22 arasındakiler gösteriliyor.