Doğru demiş Celal Hoca,beslenme ile zekâ arasında doğrudan ilişki olduğu kesin!
Maclarens
@Maclarens
·
21 Ağustos 2022 16:43
Bazı toplumlar insanlık ortalaması olarak kabul edilebilecek bir 100'ün üstünde, bazıları ise altında kalmaktadırlar. Her toplumda da zeka dağılımı belli bir çan eğrisi görünümü sunar. Gelişen toplumsal
şartlar, haberleşme, yükselen eğitim düzeyi gibi nedenlerle her on senede bir IQ ortalamasının yeniden ayarlanması gerekmektedir, zira bu ortalama sürekli yükselmektedir (Flynn etkisi). Beslenmesi yeterli ve dengeli, ortamı huzurlu ve eğitimi iyi olan toplumlara ait bireylerin, kötü beslenen, sürekli huzursuz bir ortamda yaşayan ve kötü eğitim alan bireylerden oluşan bir toplumun bireylerinden daha yüksek IQ'larının olması bu nedenle şaşırtıcı değildir.
Bu siteyi yaklaşık 3.5 senedir severek kullanıyorum. Bunun sebebi de diğer sosyal medya uygulamalarına benzemiyor olmasıydı. Yani Facebook gibi morukların ilişki peşinde koşmadığı, Twitter gibi ergen isyanlarının olmadığı ve İnstagram gibi anı yaşamaktan habersiz özel hayat nedir kavramını insana sorgulatan bir uygulama olmadığı için kullanmak
Ve bin yıl önce Balasagun'da yetişen geometri sevdalısı Yusuf Has Hacib:"Kedim ton talusı könilik tonı." diyerek günümüz Türkçesinde "Giyim kuşamın en seçkini adalet elbisesi" demiş.
Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen gerek kurgusu gerekse de dili çok iyi kitabın.
Teknolojinin içinde sıkışıp kalan günümüz insanının yaşamını anlatan bu distopik roman,Tuna'nın anne ve babasını bir kazada kaybetmesiyle başlıyor. Olaylar derinleştikçe heyecan da artıyor. Özellikle ikinci bölümde heyacan hiç dinmiyor. Gerçekten hayat tersine aksaydı nasıl olurdu sorusu insanın düşünmeye itiyor baştan sona.
Distopya seven okurlara şiddetle tavsiye edilir.
Herkese merhabalar,
Yeni çıkan kitabımı sizlere tanıtmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Gerçek hayatla distopyanın harmanlanmasıyla oluşan bir kurgusu var. Daha önce hiç işlenmemiş orijinal bir konu.
Çaresizlik duygusunu en çok hissettiğimiz an şüphesiz sevdiğimiz insanların ölüm anıdır. Geçmiş mutlu günlerimize dönmek ya da her şeyi tersine çevirebilmek için bir çok şeyi feda edebiliriz. Peki ya beynimiz gerçekten bunu başarabilecek güce sahipse.
Her şey tersine döndüğünde neleri değiştirebiliriz ya da neler aynı kalır?
Bursada havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
fakir-köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleymana düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...
Türk'ün hem kılıcı hem de kalemi
Yükseltmiş Arap'ı,Çin'i,Acem'i
Kızıl Elma~Ziya Gökalp
Kültürel anlamda geri kalışımızı özetleyen beyiti bu olsa gerek.
DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
#NâzımHikmet118yaşında
Yaşamak ne güzel şey
TARANTA - BABU
yaşamak ne güzel şey...
Anlıyarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
YAŞAMAK...
Yaşamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi...
Hep bir ağızdan
sevinçli bir destan
okur gibi
YAŞAMAK..
Her ben,dolaylı bir şekilde "sen"i anlatış, bir senden yakınıştır. Çünkü benim yerim "sen"le onun arasındadır. Bana yakın olana sensin. Ben ben olsam dilbilgisi kitaplarında tekil şahıs zamirlerini şu sıraya göre düzenlerdim. Sen,ben,o. Başta sen gelir,çünkü ben diye bir şey yok,sen olmadıkça.
Behçet NECATİGİL
Yaralar vardır hayatta,ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen,kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler,çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar.
Kör Baykuş~Sadık Hidayet
Guernica Tablosu ile ilgili,1940 yılında Paris Almanlar tarafından işgal edildiğinde Picasso Alman komutan tarafından kendisine yöneltilen"Bu resmi siz mi yaptınız sorusuna,hayır siz yaptınız "diye yanıt vermiştir.
Dostoyevski yüksek sesle okuduğu bir şiir yüzünden Çar tarafından cezalandırılır ve hapse konur. cezasını bitirip çıktıktan sonra 'Ölüler evinden anılar' adlı bir kitap yazar. O kitapta hapishanede ki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama burada yanıldığını anladığını yazar. Yazar 'KARA HALK' olarak tanımladığı bir kitleyle karşılaştıktan sonra insanları çözümlemeye ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar.
Dostoyevski hapishanedeki bir köpeğin yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini,Köpeğin mahkumlardan kaçmak yerine yanına yaklaşan bir mahkum olduğunda hafiften yere eğilip tekmelenme pozisyonuna geldiğini gözlemler. Bir gün köpeğin yanına giden yazarımız köpeğin tekmelenme konumuna girmesine aldırmadan eğilir ve sevgi ile başını okşar. Köpek şaşkın şaşkın bakıp, korku dolu gözlerle ve acı acı havlayarak hızla yanından uzaklaşır. O günden sonra köpek yazarımızı her gördüğünde ondan kaçmaya başlar...
Ruhu köleleştirilmiş bu köpek tamamen bir 'SEVGİ AÇI'dır aynı şey insanlar içinde geçerlidir. Hayatlarının büyük bölümünde haksızlığa, kötü muammeleye, horlanmaya, dışlanmaya yok sayılmaya uğramış sevgi açları kendilerine sevgi eli uzatıldığında nasıl davranacaklarını bilemezler. Onlar kötü davranılmaya alışık olduklarından kendilerine kötülük yapanları gözlerinde yüceltirler. İyilik yapamaya, herkese olduğu gibi onlara da eşit hak ve özgürlükler sunan birilerini gördüler mi de nefret ederler...