Güçtür hatırlamak sana ram olduğum demi,
(Ey her bakışta bir daha ilhamı râm eden!
Bir yerde, bezm-i canda mı, dîvân-ı Cem'de mi
Bir yerde görmüşüm seni dünyâmı görmeden.
Târihi sende başladı âlemde ömrümün,
Kaydetti her geçen güne aşkın bir irtifa;
Her derde panzehir gelen ulvî tebessümün
Bir bir çiçekle kaynamış efsunlu bir şifâ.
Gönlüm ayak sesinde, gözüm merdivendedir;
Bir kavmi yok resule tecellî zamanısın;
En lâyemût eserlerin ilhamı sendedir,
En muhteşem kasidelerin kahramanısın!
Ferman sürer seninle bu âlemde hüsn ü ân,
Sensiz kalan gönül, kalan ömrünce yas taşır;
Destan değil, hikâye değil, senden ayrılan,
ömrün bütün bedîalarmdan uzaklaşır!
1949
Güçtür hatırlamak sana ram olduğum demi,
(Ey her bakışta bir daha ilhamı râm eden!
Bir yerde, bezm-i canda mı, dîvân-ı Cem'de mi
Bir yerde görmüşüm seni dünyâmı görmeden.
Bir şaheser bırakmış ölürken cihanda Cem,
Elden komaz, başıyle beraber tutar Acem;
Bir şaheser ki sırrını teşkîî edip sürür,
Seccadelerde renk olur, avizelerde nûr.
Sunmakla Cem bu âleme tılsımlı camını,
İnsanlığın helâle çevirmiş haramını;
Kaldın yegâne sen kara gün dostu, ey şarap ;
Kervanla gelmiş olsa da bir şey mi ıstırap?
Şeytan geçit bulup sokulur belki minbere,
Girmez keder cihanda senin girdiğin yere!
Şevkinle her harabe olurken birer saray ,
Meyhaneden güneş yaratırsın, kadehten ay.
Her kim kırıp dökerse Cem'in yâdigârını,
Dünya gözüyle görmesin ömrünce yârını!