"Ya nasıl anlatsam. Küçük bir oda düşün. İçinde yüzlerce kitap... Hani o kitapların bir kokusu vardır. Sarar odayı. Çekersin içine... Sanki binlerce hayatı içine çekmişsin. Türk romanlarını düşün mesela... Attila İlhan'ı düşün, Ahmet Hamdi'yi gel ordan Oğuz Atay'a, Orhan Pamuk'ta bi dur, bi mola ver. Öyle işte... Uzaktan bakınca normal biri sanırsın. Ama yakından bakınca çıldırırsın. Ben bi kere öpmüş bulundum bunu üç hafta GATA'da yattım ya... Dudaklarım yanmış. İşte öyle bir kız. Daha anlatayım mı? Dur anlatayım. Bir gözleri var tıpkı Ece Ayhan. Burnu desen İlhan Berk. Saçlar desen yemin ederim Cemal Süreya."
Cemal Süreya takım elbiseli, kravatlı bir bürokrat. Son derece düzenli bir hayatı var. Evden işe işten eve. İçki yok denecek kadar az. Sigara içmiyor.
R.Tomris, düzenin bu kadarından sıkılır:
" Akşamları biraz geç gel yahu, bir erkek dolaşmak istemez mi? Ben çok yaşlı olan anneannemle meşgulüm. O da, istifa etmek üzere Maliye'den. Bağını koparmasın istiyorum. Hiç arkadaşı yok çünkü. "Peki" dedi. İlk gün dönüş saati geldi, altıyı çeyrek geçti, ortada yok. Normalde akşam 6'da evde olur. Ertesi gün altıyı yirmi geçiyor, sonra altı buçuk... Bir gün odayı havalandırayım, dedim,yaz. Toz aldım, bezi silkelemek için pencereden eğildim ki, kapının önünde oturmuş, saatin dolmasını bekliyor"
Aralarında şaka konusu olan bu olayın bir de adı var: "şahsiyet rötarı".
Sevdiği her kadında annesini arar. Sevdiği her kadın öbür yarısıyla annesi olur. Bu arayış " Beni Öp Sonra Doğur Beni" de doruğa ulaşır.
"Annem çok küçükken öldü
Beni öp, sonra doğur beni"