Muhabbet kuşumuz öldü Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna Uyuyamadığım gecelerin sabahında Gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı Mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları Fırtına ters çevrilen şemsiyelere
Günlerden bir gün, henüz dul kalmış bir hanımefendi, ölemeyeceği için müteveffa eşine asla kavuşamayacak olmanın hafif burukluğuna karşın, bu yeni durumun getirdiği sevinç dalgasının içine yayılması sonrasında, mutluluğunu gösterecek bir yol aradı ve yemek odasının önündeki çiçekli balkona bayrak asmayı düşündü. Bir anda olanlar oldu. Kırk sekiz saatten daha az bir süre zarfında bu bayraklanma hareketi ülkenin tamamına yayıldı, bayrağın renkleri ve deseni ülke manzarasına hâkim oldu, daha çok balkon ve pencere bulunan şehirlerde durum kırsal kesime göre daha belirgindi tabii. Yükselen bu vatanseverlik dalgasına direnmek imkânsızlaştı, her şey bir yana, nereden çıktığı belirsiz bazı açıklamalar, tedirgin edici olmanın ötesinde, düpedüz tehdit kokuyorlardı, örneğin, Ölümsüz bayrağımızı evinin penceresine asmayan kişi yaşamayı da hak etmiyor, Görünür bir şekilde bayrak taşımayan hainler ölüme satılmışlardır, Sen de bize katıl, vatanını sev, bir bayrak al, Bir tane daha al, Kahrolsun yaşam düşmanları, dua etsinler ki artık ölüm yok. Sokaklar, rüzgârda dalgalanan bayrakların süslediği panayır yerlerine dönmüştü, rüzgâr esmediğinde de ustaca yerleştirilmiş vantilatörler aynı görevi yerine getiriyordu, bu durum söz konusu olduğunda aletlerin güçleri bayrakları hareket ettirerek savaşçı ruhları had safhada heyecanlandıran o erkeksi kırbaç şakırtılarını çıkarmaya yetmese bile, ulusal renkleri hafifçe dalgalandıracak kadar bir esinti yaratmayı mümkün kılıyordu.
Sayfa 24 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Reklam
bana çiçekli bir balkon olduğumu düşündürten nedir
Balkon güzellerim🌿🌱 ☺️
Sonra yazları Yaseminlerle sarmaş dolaş bir balkonum oldu Balkon yaseminlerle sevişirdi Rüya hülyayla sevişirdi. Ben o beyaz ve güzel kokan çadırın altında Geceyle sevişirdim. Bir davet gibi otururdum balkonda Bir beyaz örtü gibi sarardım acılarımı başıma Ben sevgilisi çile olan bir gelindim Pollyanna Gel derdim gel, kim olursan ol yine gel… Çiçekli bir düğün davetiyesi gibi otururdum balkonda Yıldızlar ürkerdi, titrerdi davetimden Ayın etrafında beyaz bir hale dönerdi. Bileklerimi uzatırdım çıplak, beyaz ve inca Işıktan bir kelepçe istedim yüz görümlüğü olarak Pollyanna. Secde eden alnımı, Şarap içen dudağımla öpmek istedim. Dizlerimde ve dirseklerimde nasır tutan arayışımı Beyaz bir merhemle ovmak istedim. Beyaz bir günahtır aramak kimi zaman Pollyanna…
“Balkonları Koruma ve Yaşatma Derneği” kursak diyorum. Pek hayırlı bir iş olabilir bu. Öyleyse buradan çağrımı yapmış olayım. Gelin şu işe bir el atalım sevgili okur. Çok fazla gönüllüye ihtiyacımız var orası kesin. Dernek merkezimizi hâlâ varlığını sürdüren çiçekli, böcekli, keyifli bir balkon kurarız belki. Sonra teker teker başka şubelerimizi, başka balkonlarda açarız. İstekli ve istikrarlı çalışırsak balkonlar yeniden hayat bulur belki, hem evlerimize hem de ruhsallığımızda… Ara ara çıkar havalanırız, nefesleniriz orada. Hem dışımızda hem de içimizde olup bitene, geçip gidene bakarız. Müdahale etme ihtiyacı hissetmeden olanla kalırız, olanı taşırız belki bir süre.
Sayfa 67 - Tuğçe ISIYELKitabı okudu
Reklam
Geri13
40 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.