Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Over Look
rahatsız edelim herkesi entegre edelim paslı acılarımıza çiviler sokalım, ıslatalım gökyüzünü cıvata ile somunu seviştirelim atölyenin en yağlı ve kaygan kuytularında atlayalım menekşe kokan yalnızlığımızdan düşüşümüz afilli olsun, cilalı adam devri bilgi kartı olmayan kimyasallar dökelim mazgallardan fırtına kokan okyanuslara av mevsimi açıldı,
James Churchward’ın düşleri - Murat Aslan
Bundan yıllar önce bir gazete Sinan Meydan’ın “Atatürk ve Kayıp Kıta Mu” kitabını veriyordu. Merak edip almıştım. O zamanlar lise eğitimimin başlarındaydım. Kitap gayet ilgi çekiciydi ve oldukça hoşuma gitmişti o zamanlar. Geçenlerde kendi kendime “Neden kayıp kıta Mu hakkında ikinci el kaynaklarla yetineyim ve neden James Churchward’ın
Reklam
Nefsimize güvenmeyelim. O bizi dostu olduğu Şeytanın dostu yapmak ister. Şeytanın dostlarından uzak duralım. Taşlanmış, lanetlenmiş Şeytanın şerrinden ve Hannas’ın vesvesesinden Allah’a sığınalım. Heva ve heveslerden uzaklaşalım. Dünya oyun ya da eğlence yeri değil. Bizim boşa geçirecek bir saniye zamanımız yok aslında, boşa harcayacak bir kuruş paramız da yok, feda edecek tek bir insanımız olmadığı gibi. “Bana kimse karışamaz” demeyin, bize yanıldığımızda bizi uyaracak, bize öğüt verecek dostlara ihtiyacımız var. Ama ne öğüt veren kaldı, ne öğüt alan. Öğüt veren kişilerin öğütleri de aslında “öğüt” değil. Eskilerin “Kaht-ı Rical” dedikleri bir “adam yokluğu” döneminden geçiyoruz. “Cilalı adam devri”. Adam dediklerinizin kıymeti, banka cüzdanı ile tartılıyor. Kur’an-ı Kerim bizim temel rehberimiz olmalı. Tabii, onu rehber edinmenin birinci şartı okumak. Hem lafzını, hem manasını. Onun manasını doğru anlamak için Hadis, “siret” ve “sünnet”i, “nüzul” ve hadislerin “vürud sebebi”ni bilmek gerekiyor. Bilmek yetmiyor, anlamak gerekiyor. Anlamak yetmiyor iman etmek gerekiyor. İman edince de onu yapmak gerekiyor. Emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmamız gerekiyor. Okuyan var mı ki, ötekilere sıra gelsin.
İlkokul sınıflarının duvarlarına Atatürk resminin yanı sıra, bir çağlar atlası asılırdı. Yontma taş devri, cilalı taş devri, maden devri, ortaçağ, yeniçağ, yakınçağ; bu çağları açan olayların resmedildiği bir duvar atlasında buluşurdu. Yoksul mahallelerin yoksul okullarında, fedakâr ve idealist öğretmenler bunları bizzat kendileri yaparlardı. Birinci sınıfların duvarlarında da mevsimler tablosu vardı. Sonbahar yaprakları sararmış ağaçlar, kış kardan adam, ilkbahar çiçek açmış ağaçlar ve yaz denizde yüzen insanlarla ifade edilir; her mevsimin üç ayı bu tabloda gösterilirdi. Birinci sınıflarda bir duvarda da okuma fişleri bulunurdu. "Ali bana top at" gibi basit cümlelerden oluşan fişler büyük kartonlara yazılır, duvara boydan boya gerilmiş iplere asılırdı. Okumayı öğrenme sürecinde bu fişler kesilip önce kelimelere, sonra da hecelere bölünür, bölünmüş parçalar yine bu iplere asılırdı. Okumayı söken öğrenci bu heceleri okur, birleştirip cümle kurardı.