Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türkler Anadolu 'ya geldiklerinde buralarda öyle iddia edildigi gibi yogun bir Rum nüfus yoktu. Kürt de yoktu. Nitekim Claude Cahen, Osmanlı öncesini anlatırken Anadolu 'nun dağınık ve az nü­fuslu bir ülke oldugunu yazmıştır.
9./15. yüzyıla gelindiğinde ağırlıklı olarak Sünni İran'da ve diğer yerlerde genel manzarayı, tarikatlar aracılığıyla yayılan bu tip Sünni-Şii bağdaşması şekillendirmekteydi. Claude Cahen (1909 - 1991) bu tuhaf sürece, belirli bir Şiilik biçiminin bilinçli yayılmasına karşıt olarak, ''Sünniliğin Şiileşmesi'' dedi.
Reklam
Malazgirt bir savunma savaşıdır...
Romaine Diogene, Malazgirt ve Erciş'in yeniden fethine yöneltmiş olduğu yeni bir ordu toplamıştı. Alparslan, süratle hareket ederek Cezire yoluyla Azerbaycan'a döndü. Muhtelif Türkmen kabilelerinden toplayabildiği kadarıyla bir ordu kurdu ve Bizanslılarla karşılaşmak üzere yola çıktı.
Sayfa 28 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Türkmenler, biz toprağı fethetmek fikrine sahip olmadan önce, kendilerini o yerin efendileri olarak görüyorlardı.
Netice itibariyle şurası bir gerçektir ki, Türkmenler başlangıçta Horasan ve Türkistan'daki kendi örf ve adetlerini Anadolu'ya taşımışlardır.
Türkmenler, bir kere akını gerçekleştirdikten sonra, artık oradaki halkın dinini değiştirme arzusuna kapılmıyorlardı.
Reklam
Anadolu'daki Türk beylerinin ve Türkmenlerin düşüncesi, tamamen başkaydı; Gaza esprisi, cihad arzusuyla yüceltilmiş iktisadi ihtiyaç ve aynı zamanda ne kadar zıt gözükürse gözüksün, sığınacak bir toprağa kavuşabilme arzusu. Bu düşüncelerle Türkler, Anadolu'da karar kılmaktadırlar ve XII. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra, onların Bizans'a karşı gazvesi artık sadece yer yer cereyan eden bir olay olmaktan çıkacaktır.
Büyük Selçuklular, Müslümanların ilk dönemlerde Bizans İmparatorluğu'nu yok etmek şeklinde tezahür eden eski arzularına hiçbir zaman kapılmadılar; Anadolu'da Müslüman bir devlete, bir İslam ülkesine sahip olabileceklerini asla düşünmediler. Bizans İmparatorluğu ve İslam dünyası, onlara ebedi ve son defa olmak üzere coğrafi açıdan belirlenmiş iki müessese olarak gözüküyordu.
11. yüzyılın ikinci yarısı..
Haçlı Seferleri olmasaydı, Bizans İmparatorluğu'nda daha şimdiden, XIII. asır sonu ve XIV. asır başında yeniden sahip olacağı hususiyetleriyle ortaya çıkan Türk yayılışı, iki asır sonra elde edeceği neticelere bu dönemde ulaşmış olacaktı.
*kutalmışoğlu süleyman şah (I. süleyman şah)
Süleyman bir ara Dorile (Eskişehir'de), kısa bir zaman sonra da Nicee (İznik)'de kendisini hükümdar olarak telakki eder. Takriben 1080 yılından itibaren, Süleyman'dan ''Sultan'' diye söz edilmektedir. Bu durum Melikşah'ın hiç hoşuna gitmemektedir. Zira o, sultanlığın ikiye bölebilirliğini kabul etmiyordu. Ne var ki durum, Süleyman'ın ölümünden sonra vuku bulacaktı. Kısacası Rumlar, Süleyman'ı Bizans İmparatorluğu'nda bir sultan yapmışlardı.
Reklam
1080li yıllarda anadoluda,
Türkler kırlardaki savaşlarda kesin üstünlüğe sahiptiler, şehirler nispeten (Türklere) direnebiliyorlardı. Yerleştikleri şehirler Türklerin dayanak noktalarını teşkil ediyorlardı.
malazgirt savaşı öncesine dair..
Romaine Diogene, gerçekten sayı bakımından olduğu kadar askeri nitelik ve manevi nitelik ve manevi birlik açısından da güçlü ve bu sefer doğrudan Malazgirt ve Erciş'in yeniden fethine yöneltmiş olduğu yeni bir ordu toplamıştı. Alparslan, süratle hareket ederek, Cezire yoluyla Azerbaycan'a döndü. Muhtelif Türkmen kabilelerinden toplayabildiği kadarıyla bir ordu kurdu ve Bizanslılarla karşılaşmak üzere yola çıktı. Türkler, ilk defa, büyük bir Bizans ordusuna karşı savaşmak tehlikesini göze alıyorlardı.
1065'te Alparslan'ın seferi sırasında, Sahot veya Şeki Ermeni kralı topraklarını muhafaza etmek ve Gürcülere karşı Türk yardımını sağlamak için müslüman oldu.
Tuğrul Bey'in ölümü ve yeğeni Alparslan'ın onun yerini alması, Selçuklu siyasetinin temel özelliklerini tam olarak ortaya koyar. Alparslan şahsında, erkek evlat bırakmadan ölen Tuğrul Bey'in ve babası Çağrı Bey'in çifte mirasını taşımaktadır. Bundan, onun kuvvetlerinin sayı bakımından arttığı sonucundan başka, faaliyetinin bir kısmını Doğu İran'a tahsis etme zarureti de ortaya çıkar. Bu bölgede o, dik kafalılara boyun eğdirmeye mecburdu ve buradan Türkistan sınırını göz altında bulundurma zorunda kalacaktı.
279 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.