Tutkularımız biriciklerdir, değil mi? Dünya üzerinde sayılı duygu olduğunu ileri sürsekte aslında sonsuz duygu olduğunu kabul ederiz. Üzüntü tek türlü değildir mesela. Kendi üzüntümüz, yasımız kimseye benzemez. Eğer aşık olduysak, bunu bizden daha önce kimsenin yaşamadığını iddia ederiz. Böyle bir aşk görülmemiştir. Kimse bu sevgiyi sizin gibi yaşamamıştır. Peki farklı yaşadığımız, tek olduğunu iddia ettiğimiz duygular nasıl oluyorda herkes tarafından aynı şekilde anlatılıyor? Kendimiz yaşayana kadar aşkı kelimelerle anlatabiliyoruz ve şanslıysak eğer hisse dökebilenlerimizde oluyor aramızda. Klasik bir sorumuz vardır; Aşk nedir? Kişiye ızdırap veren, bir diğerine bağımlı kılan lanetten başka bir şey mi? İlk görüşte aşk var bir de. Hemen aklımıza iki isim gelir. Romeo ve Juliet. Aşkın zehirli şerbetinden içmiş ve herkesin yüreğini burkan aşkın hikayesi. Ünlü tragedyanın özelliği bu unutulmaz aşk ve şairane dil. Herkesin aklının köşesinde bulunan eşsiz bir eser.
