Kitap baştan sonra insanı alıp götürün, ruhunun, içinin sokaklarında gezdiren, her satırında ‘ben gerçekten kimim, benim neye ihtiyacım var’ sorularını sordurtan, ruha dokunan, bir ruhum varmış hissi uyandıran manidar bir muhabbetten oluşuyor. Kitabı elime aldım, son sayfasını okuyup bıraktığımdan bu yanaki o tesiri size aktaramıyorum ancak içimde çok güzel, çok derince bu tesiri hissedebiliyorum ve öncelikle bu iki güzel adama teşekkür ediyorum, Allah onlardan razı olsun...
Kitapla beraber anlıyorsun ki; fıtrata aykırı yaşamak, benliğimize yaptığımız zulümdür. Ruhumuzu yavaş yavaş kanatarak, öldürmektir. Fıtratımızla tanışık olmadıkça bunu sürdürmektir, neye ihtiyacımız var farkında bile olmadan kendimizden ücra köşelerde hayat sürmektir... İnsan önce fıtratını tanımalı, sadece bedenden değil, bir ruhtan ibaret olduğunu kabul etmeli. Belki önce, en önce bununla başlamalı. İhtiyacımız var, fıtratımızla tanışık olmaya, ruhumuzun varlığını kabul ederek ruhumuzu doyurmaya, almaktan çok vermeye, tövbeye, duaya, Allah’a teslimiyete, O’nun istediği gibi bir yaşam sürmeye, Fabrika Ayarı’na dönmeye ihtiyacımız var...
Anlamlı bir hayatın peşindeysek, bu konuşmalara ihtiyacımız var... Anlam nerede onu bulmaya ihtiyacımız var.
Fabrika Ayarı için geç kalmayalım vesselam