The girls of the sixties had mothers who predicted, insisted, argued that those girls would be hurt; but they would not say how or why. In the main, the mothers appeared to be sexual conservatives: they upheld the marriage system as a social ideal and were silent about the sex in it. Sex was a duty inside marriage; a wife’s attitude toward it was
ZAVALLILAR
Köy muhtarı, beş yıl evvel kura çeken oğluyçün
Üç dört köyü üst üstüne aratarak birkaç gün
Yetim, yoksul, yosma, güzel bir kızcağız bulmuştu.
O yetimcik, kocasını kurtararak askerden
Bu ocağa «evim» diye sevinerek girmişken
Biraz sonra bir ortağın beslemesi olmuştu.
Bir yıl var ki dirlik yüzü görmemekte zavallı,
Bir yıl var ki bir
… birisi, eli çenesinde yanık bir türkü söylüyor. Sordum ne söylüyor diye. “Hoyrat,” dediler.
Hoyrat, buralara özgü bir türkü türü. Yanık mı yanık. Sözleri çiğköfte gibi acılı. Vardım yanına, saç sakal karışık, başını kaldırıp bakmadı bile, türküsünü söylüyordu, acılı, dokunaklı ve gözleri dolu dolu.
Öteki köylülerin yanına döndüm, onlar gibi
However, be it for symbolic or contextual reasons, or even to satisfy the designer’s stylistic predilections, expression of the external skin of the building may override any considerations for plan, structure and construction. In extremis such attitudes lead us to historical revivalism where the ‘façade’ literally disguises all potential for tectonic display whilst this may be one intriguing manifestation of a pluralist world, nevertheless, because of an obsession with limited stylistic concerns, such a course inevitably leads to an architectural cul de sac.
“Cul-de-Sac: cikmaz sokak. Cikmaz sokak sizi baska seyler yapmaktan alikoyar. Hayatinizi, sizi daha iyi goturmeyecek bir seye yatirmanin bedeli de oldukca agirdir.”
Her bilinç, Sufi'nin 'çöl' dediği cul-de-sac* noktasına ulaşır. Çöl, yok
olduğunuzu hissetmeye başladığınız noktadır. Öldüğünüzü hissetmeye
başladığınız noktadır çöl. Çöl, tamamıyla ümitsiz, anlamsız hissettiğiniz andır.
İntihar etmeyi, başa çıkamayacağınızı düşündüğünüz andır -ne yapılması veya
yapılmaması gerektiğini bilmediğiniz, olmanın ya da olmamanın fark etmediği
andır. Her bilinç, bir gün çöl ile karşılaşır, çünkü çölü geçmezseniz gerçekten
olgunlaşamazsınız. Bu her ruhun eğitiminin bir parçasıdır. Aslında dini
düşünmeye çöl ile karşılaştığınızda başlarsınız. Her şey yolunda giderken dini
kim takar? Kim tefekküre dalar? Kim meditasyon yapar? Kim dua eder? Her
şey yolunda gitmediğinde bende bir şeyler mi var diye düşünmeye başlarsınız
Biri geldi, hoca Senai öldü dedi.
Yabana atılır bir er değildi ki, omuz silkelim.
Saman çöpü değildi ki uçtu diyelim.
Su değildi ki, soğuktan dondu diyelim.
Tarak değildi ki, bir saç teli kırdı onu diyelim.
Buğday tanesi değildi ki, toprakla kayboldu diyelim.
O şu toprak yurtta bir altın gömüsüydü.
Bir arpaya sayardı iki cihanı.
Aldı topraktan