Onun yeni bir şey söylemek için yazdığı ve kapattığı kapıyı, ben “Ne ola ki?” diyerek araladım ve #okudumbitti
Hemşehrimin tam da doğum gününde kitabı bitirmiş olmam tamamen tesadüf. İyi ki doğdun diyorum en içten, ruhumuza güzellik kattığın, hayatımıza ayna olduğun, edebiyatımıza ışık tuttuğun için...
Nice mutlu yaşların olsun!
Yıl 2003’te yayımladığı ve ödülünü de kaptığı güzel bir deneme kitabı olmuş. Şiirsel üslup aynı fakat bu sefer konular farklı, hocasına ithafen yayımladığı deneme kitabının konuları şunlardan ibaret: Mevlana-Şems hikayesi, kitabı ithaf ettiği hocası Orhan Okay’ın kalbindeki yeri, Nazım’ın Piraye’sinden Edip’e kadar Türk Edebiyatında gelmiş geçmiş yazarlar ve onların bilinmedik hikayeleri, aynı zamanda Batı Edebiyatındaki yazarların da eserlerinin perde arkaları, yaşanmışlıkları vs. Bu yönüyle biraz Zülfü Livaneli’nin “Edebiyat Mutluluktur” adlı kitabına benzettiğimi söyleyebilirim.
Ve sonunda...
Kendi iç dökümü...
Beni içine çeken bölümü ise “Sinop Cezaevi”ni ve orada mahpus yatan yazarlarımızın hikayelerini anlattığı bölümü oldu. Markopaşa hayranı olduğumu bilenler, denizi göremeyip gökyüzüne deniz adına şiir yazan adamın yer aldığı bölümü neden sevdiğimi pek tabii anlarlar diye düşünüyorum.
Nihayetinde;
O bu kapıyı kapatmış olabilir ama bende açtığı “Cümle Kapısı” ilelebet açık kalacaktır.
Yani;
“Kalbin Kapısı”
#yeniyaşınkutluolsun , ömrün hep huzur dolsun ! Yazdıkça var ol ki, seni okudukça güzelleşelim..