Sadece Tanrı'ya inandığım anlarda yaşamış olduğumu hatırladım. Bu, geçmişte nasılsa bugün de öyleydi. Yaşamak için tanrının varlığının farkında olmaya ihtiyaç duyuyordum.Onu unutmaya ya da inkar etmeye çalıştığında ölüyordum.
Bu canlanma ve ölme de neyin nesi? Tanrının varlığına olan inancımı yitirdiğimde yaşamıyorum. Şayet onu bulmaya yönelik içimde bir umut kırıntısı olmasaydı kendimi çoktan öldürmüştüm.Sadece onu hissettiğimde bulmaya çalıştığımda yaşıyor, gerçekten yaşıyordum."Daha ne arıyorsun?"diye haykırdı içimdeki bir ses. "Bu O. O, onsuz yaşanılamayandır. Yaşamak ve tanrıyı bilmek aynı şeylerdir. Tanrı varoluştur. Tanrı'yı arayarak yaşadın mı bir daha Tanrısız yaşayamazsın."
Yaşamın son dakikaları da, bütün yaşamı gibiydi: Apaçık, basit, sakin. O kaçınılmaz son an geldiğinde, gelecekteki göksel yaşama duyduğu içten, saf, inancında hiçbir sarsıntı, ikircim yaşamayacak denli dürüst, basit bir yaşamı vardı.