Savaşın ilk günlerinde kendisine azap veren o acıma duygusunun artık hiç kalmadığını hissetmişti. Yüreği sertleşmiş, suyu çekilmiş bir tuzlu bataklık gibi katılaşmıştı; tuzlu bataklık nasıl suyu emmezse, onun yüreği de öylece, acıma denilen şeyi içine almaz olmuştu. Buz gibi bir yürekle, kendi canını da başkalarının canını da hiçe sayarak, şan ve şerefe boğulmustu.