Evrimsel tarihimizi burada çizilen anahatlar içinde kabul edecek olursak şunu açık olarak görürüz; ortaya çıkarken gösterdiğimiz başlıca nitelik, et yiyici bir primat oluşumuzdur.
"Neden öpüşürüz?
Hayvanbilimci ve yazar Desmond Morris 1960'larda, öpüşmenin çiğneme öncesi diye tabir edilen primat davranışlarından evrimleşmiş olabileceğini öne sürmüştür. Bu uygulama, annenin, yemeği ağzıyla bebeğine vermeden önce çiğnemesi (modern ticari bebek mamalarının sağladığı rahatlıktan önce) davranışıdır.
Öpüşme alışkanlığının nasıl ortaya çıktığına bakmaksızın şunu belirtmek önemlidir ki; bu tamamen kültürler arası bir uygulama değildir. 1898'de yayınlanan The Expression of the Emotions in Man and Animals'da (İnsanlar ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi) Charles Darwin, öpüşmeyi kastederek, 'Dünyanın bazı değişik yerlerinde burunların sürtüştürülme siyle değiştirilmiştir.' demiştir."
Homo Sapiens, bilgisini ne kadar çoğaltmış olursa olsun yine de çıplak maymun olarak kalmış; davranışlarını ne kadar soylu nedenlere dayarsa dayasın, yine de ilk baştaki o pek soylu olmayan güdülerden vazgeçmemiştir. Bundan biraz utanç duyduğunu biliyoruz, ama baştaki içgüdülerinin milyonlarca yıldan beri onu etkilediğini, yenilerinin ise sadece birkaç bin yıllık bir geçmişe dayandığını unutmamalıyız. Bu yüzden, bütün gelişimi boyunca biriktirmiş olduğu genetik mirası bir omuz silkmekle sırtından atabilmesi kolay değildir. Bu gerçeği kafasına iyice yerleştirebildiği anda çıplak maymun belki daha rahatlayacak, daha eksiksiz bir hayvan olacaktır.
İlkönce, açık arazide yaşamak için gerekli duyu donanımına sahip olmadığını, göz önüne alalım. Koku alma duyusu çok zayıf olduktan başka, işitme duyusu da, pek keskin değildi. Vücut yapısı ne dayanıklılık yarışlarına, ne de şimşek gibi fırlamalara uygun düşüyordu. Soy bakımından işbirlikçiden çok rekabetçi olduktan başka, plan yapmak, bir şey üstünde uzun boylu düşünmek yeteneğinden de yoksundu. Neyse
ki, rakibi olan et yiyicilere kıyasla, genel zeka bakımından
onlardan çok daha üstün olan ilginç bir beyne sahip bulunuyordu. Vücudunu dikey duruma getirip, ellerini başka, ayaklarını başka türlü biçimlendirebilirse, kafasını da geliştirip olanca gücüyle çalıştırmayı başarabilirse, hayatta kalma şansını elde edebilirdi belki. Savaş, adale kuvvetinden çok, kafayla kazanılacağından, beynin gücünü büyük ölçüde artırmak için, köklü bir gelişim yoluna başvurmak gerekiyordu.
Bundan ortaya çok ilginç bir olay çıktı: avcı maymun, çocuksu bir maymun durumuna dönüştü. Evrimin bu hileye baş vurduğu birçok başka örneklere rastlanır. Bu çocukluk ve ergenliğe özgü birtakım niteliklerin, olgunlaştıktan sonra da sürdürülmesi anlamına gelen ve neoteni olarak adlandırılan bir süreçtir. ( Bunun en bilinen örneği, bütün ömründe bir
kurbağa yavrusu niteliğinde kalan ve bu halde de üreyebilen
aksolotl adlı bir cins kertenkeledir.)
Doğru yanıt, kedinin bir çatışma ortamında bulunmasıidır. İki şeyi aynı anda yapmak istemekte, fakat her arzu diğerini engellemektedir.
Örneğin, bir kedi geceleyin dışarı çıkmak için bağırır ve kapı açıldığında şiddetli bir yağmurun yağmakta olduğunu görürse, kuyruğunu sallamaya başlayabilir. Dışarı çıkarsa ve yağmurda ıslanırken cesur bir şekilde dışarıda durur beklerse, kuyruk sallaması daha da şiddetlenir. Kedi daha sonra bir karar verir ve ya evin rahatlatıcı ortamına geri döner ya da kötü havaya rağmen cesur bir şekilde kendi bölgesinde devriye gezmeye başlar. Bu çelişkisini şu veya bu şekilde çözer çözmez kuyruğun sallanması durur.
Sevişme sırasında bir erkeğin dokunması gereken en önemli on erojen nokta arasında dudaklar birinci sırada alır. Göğüsler veya cinsel organ bile dudaklardan sonra gelmektedir. Sevişmenin ileriki aşamalarında, klitorisin uyarılmasının orgazmla sonuçlanması daha büyük bir olasılıktır. Ancak araştırmalar sırasında kadınlarla yapılan anket sonuçlarına göre, sevişmenin başlangıç aşamasında cinsel uyarılmayı sağlamanın en önemli koşulu dudaklarla temas etmektir. Bu durum, fahişelerin her türlü cinsel temasa izin vermelerine rağmen "öpüşmek yer yok" diye şart koşmalarını gayet iyi açıklamaktadır.
Küçük kadınsı burnun tercih edilmesini sağlayan bir nokta daha vardı. Bebekler küçük, nokta gibi bir buruna sahiptirler. Bebek büyüdükçe bu küçük çıkıntı, yüzün geri kalan kısmına oranla büyümeye başlar ve yetişkinlikte en büyük düzeye ulaşır.
Buradan da şu sonuç çıkmaktadır. Küçük burun, genç burundur. Bu duruma bir de kadınların genç kalmaya duyduğu merakı eklerseniz, sonuç gayet açıktır: Burnunuz ne kadar küçük olursa, o kadar genç görünürsünüz.
Daha parlak bir teoriye göre de maymun ilk başlarda, avcılığa atılmadan önce, uzun süre suda yaşayan bir yaratık döneminden geçmiştir. Sıcak denizlerin kıyılarında dolaşarak yiyecek aradığını göz önüne getirin. Buralarda, ovadaki yiyeceklerden daha bol miktarda kabuklu deniz hayvanları, böcekleri bulabiliyordu. Yavaş yavaş daha derin sularda
Klasik bir kedi bakım kitabı değil. Yazarı daha öncede bir kaç kitabını okuduğum dünyaca ünlü zoolog Desmond Morris. Bu eserdeki izlenimleriyse anladığım kadarıyla konuya akademik olarak hakimiyetinin yanısıra çocukluğundan itibaren kedilere dair yaptığı gözlemler ve hala daha onlarla yaşıyor olmasına dayanıyor.
Eğer bir kediniz varsa mutlaka okumalısınız...
Kedinizle TanışınDesmond Morris · Yapı Kredi Yayınları · 201739 okunma