Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsanat Bahçesi diye bir kitabı var antropolog Desmond Morris'in, orada anlatıyor. Afrika'da zebra­ların kendi doğal hayatları içinde mide hastalıkları olmuyor fakat hayvanat bahçesine konan zebralar ülser geliştiriyor.
Ne mutlu taklitle merak arasında, bilinçsiz kopya ile ilerici rasyonel deneylere girişme arasında aşamalı bir denge kurmayı beceren topluma!
Reklam
Ebeveyn tarafından, herhangi bir aşamada sunulan yakınlık, o aşama için erken ya da çok geç kalmışsa ileride sorun yaratabilir.
Ağlamak "Buraya gel", gülümsemek “Benimle kal" demektedir.
Sevmek, kendini bir başkasına sorgulamadan verme eylemidir ama yetişkinlerin ilişkileri ne yazık ki böyle değildir.
Zira geçmişlerini bilmek , türlerin bugünkü davranışlarını daha kolay anlamamızı yardımcı olur.
Reklam
Türümüze özgü diğer iki sesli ifadenin, gülümseme ve gülmenin, ağlamadan evrilmiş olmalarıdır. "Ağlayıncaya kadar gülmek" bu ilişkiyi belirten bir deyimdir. Ancak, evrimsel açıdan baktığımızda, bu ilişkinin tam ters yönde gelişmiş olduğunu yani gülünceye kadar ağladığımızı görürüz. Nasıl olmuştur bu? İlk önce ifade biçimleri olarak ağlama ve gülmenin birbirlerine çok benzediklerini anlamamız gerek. Birbirinin karşıtı iki ruh halini ilettiklerinden aralarındaki benzerlikler çoğunlukla gözden kaçar. Ağlama da olduğu gibi, gülmede de adele kasılır, ağız açılır ve soluklar hızlanır. Aşırı hallerde yüz kızarır ve gözler yaşarır. Ancak, çıkarılan sesler o kadar şiddetli olmayıp daha alçak perdedendir. En önemlisi, bu sesler daha kısa sürelidir ve birbirlerini daha yakından izlerler. Sanki bebeğin uzun yaygarası küçük parçalara bölünmüş ve aynı zamanda daha bir olgunlaşarak düzgün ve alçak perdeden sesler haline dönüşmüştür. Gülme tepkisinin ağlama tepkisinden ikinci bir işaret biçimi olarak evrilmesini şöyle açıklayabiliriz : Daha önce de belirttiğimiz gibi, ağlamak doğumda bile mevcutken, gülmek ilk olarak üçüncü, hatta dördüncü ayda, yani bebeğin anasını tanımaya başladığı günlerde ortaya çıkar.
Farklılıklarımızı beslemeli ve onları boğmaya çalışmamalıyız. Ve hepimizin aynı şekilde düşünmesini, aynı şekilde görünmesini ve aynı şekilde davranmasını talep eden katı inançları ve eski bağnazlıkları arkamızda bırakmalıyız. Çeşitlilik sadece hayatın tuzu biberi değil, aynı zamanda yaşamın besinidir.
Sayfa 281Kitabı okudu
evrim bizi son milyon yılda gittikçe daha çocuksu hale getirdi. Bu bizi daha yaratıcı hale getirmiş ve bizi harika yapan teknolojiyi vermiş olsa da bazı yan etkileri de oldu. Bromhall bunları açıklamak için dört tip insan erkeği olduğunu öne sürer. Alfatip, en az çocuksu olan erkektir. Acımasız, kararlı, hırs- lı, güçlü ve hoşgörüsüz bir alfa erkek maymun gibidir. Bir de Bürotip vardır, yüksek statü peşindedir ama çok daha işbirlikçi- dir ve bu onu mükemmel iş ortağı yapar. Üçüncü olarak Neotip, daha çocuksu, coşkulu, eğlenmeyi seven bir aile adamıdır. Ve son olarak Ultratip, yaratıcı, güvensiz ve çocukluğun erkek erkeğe aşamasını geçemeyen biridir.
Sayfa 280Kitabı okudu
Reklam
2006 yılında Etiyopya'da, üç yaşında dik yürüyebilen bir çocuğun fosilleşmiş iskeletinin keşfedilmesi, en az 3,3 milyon yıldır iki ayaklı olduğumuzu or- taya koydu. İlginç bir şekilde, bulanlar tarafından Selam olarak adlandırılan küçük kız, bir insanın alt yarısı ve bir maymunun üst yarısı olarak tanımlanabilecek bir vücuda sahipti. Başka bir deyişle, iki ayaklı ayakları olmasına rağmen şempanze benzeri elleri vardı. Bu, zamanının bir kısmını bir insan gibi yerde dik yürüyerek geçirdiğini, ancak sonra tehlike baş gösterdiğinde, kollarını maymun gibi kullanarak ağaçlara tırmandığını göste- riyor. Bunun anlamı, üç milyon yıl önce atalarımızın ayaklarının ellerinden daha gelişmiş olduğudur. Başka bir deyişle, ayakları- mız tam insan olma durumuna yol açan evrimsel eğilimde geride değil, ön plandaydı. İki ayaklı yürümeyi ellerimiz hassas tutu- cular olarak uzmanlaştığı için geliştirmedik, tam tersi oldu. Ön ayaklarımız sofistike ellere dönüşebildi, çünkü ayaklarımız zaten yer seviyesindeki hareketin tüm yükünü üstlenmişti.
Sayfa 259Kitabı okudu
Tesadüfen, çok daha yaygın olan penis sakatlama biçimi olan Mısır sünnetinin de sürüngen kökenli olduğu görülmektedir. Bunun eski Mısırlıların ölümsüzlük takıntısının bir parçası olarak başladığı düşünülmektedir. Yılanların derilerini döktüklerini fark ettiklerinde hayvanların yeniden doğduğuna inandıkları söylenir. Yılan parlak yeni bir gövdeyle ortaya çıkarken, eski beden yerde kuru ve buruşuk olarak duruyordu. Bir deri parçasını atmak yılana ölümsüzlük sunabilirse, o zaman bir insan da bir deri parçasını atarak ölümsüz hale gelebilirdi. Penis ve yılan benzer bir şekle sahip olduğu ve penisin ucunda biraz gevşek bir deri olduğu için, ne yapılması gerektiği açıktı. Sünnet derisini çıkar ve yılan gibi yeniden doğ. Ancak bunun için sabır gerekiyordu, çünkü insanın yeniden doğuşu ölüm anını beklemek zorunda kalacak ve ölüm sonrasında gerçekleşecekti. Eski dünyanın seçkinleri olan ilk Mısırlılar kısa süre sonra diğer Ortadoğu kültürleri tarafından taklit ediliyordu ve çok geçmeden bölgedeki genç erkeklerin çoğu Mısırlılara ayak uydurmanın acılı bedelini ödedi. Yılana tapınma kısa süre sonra unutulmuştu ve şimdi verilen tek neden, Tanrı'nın sünnetli penisleri tercih etmesiydi, ancak tanrının neden bu olağandışı çocuk istismarı biçimine taraftar olduğu asla açıklanmıyordu. Bir dini uygulama olarak o kadar yerleşti ki tüm tuhaflığına rağmen yüzyıllarca hayatta kalmayı başardı ve bugün hâlâ bizimle birlikte. Her yıl yaklaşık on beş milyon erkek çocuğun sünnet edildiği tahmin edilmektedir ve bu da onu insanoğlunun bildiği en yaygın ve en kârlı ameliyat şekli haline getirmektedir. .
Sayfa 225Kitabı okudu
ÂdemElması
Erkekteki bu ekstra anatomik çıkıntının sebebi, daha önce belirtildiği gibi, erkek ses tellerinin 18 mm uzunluğunda, dişilerinkinin ise sadece 13 mm olmasıdır. Erkek ses telleri ayrıca dişi ses tellerinden daha kalındır. Sonuç olarak, onları barındıran erkek gırtlağı ya da hançeresi, dişininkinden kabaca yüzde 30 daha büyüktür. Ayrıca boğazda biraz daha aşağıda yer alır, bu da onu daha da belirgin hale getirir. Gırtlak boyutundaki fark, oğlanlar ergenliğe girip de erkek sesinin çocukluktaki 230 ila 255 hertz'ten 130 ila 145 hertz arasına kırılıp kalınlaştığı zamana kadar ortaya çıkmaz. Bu, insan erkeğini uzak mesafeden duyulabilecek etkileyici, gırtlaktan bir kükreme ile donatır.
Sayfa 132Kitabı okudu
Çevrenin kesin gerçek ısı düzeyi kadar, güneş ışınlarının doğrudan doğruya vücut üstündeki etkisinin de büyük rolü vardır, iklimin tüylerin dökülmesine uygun, yani orta sıcaklıkta, olduğunu kabul etsek bile, bu işin bütün et yiyiciler arasında, ne için sadece çıplak maymunun başına geldiğini açıklamakta güçlük çekeriz. Şimdiye kadar bu soruya
Yazar ve zoolog Desmond Morris, ayaklarımızın, ne düşündüğümüzü ve hissettiğimizi bedenimizin diğer parçalarına kıyasla çok daha doğru bir şekilde yansıttığını gözlemlemiştir.
988 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.