Hayatı bir trene benzettiğim zamanlar olmuştu. Hızlı bir trene...Biz insanlar o tren üzerimizden geçerken hep yerinde sayıp, her gün biraz daha aşınan tren raylarıydık. Hayat üzerine aldığı yükleri her seferinde biraz daha ağırlaştırarak üzerimizden geçip gidiyordu.
Ya da kitaplar, dinlemek isterseniz size ilginç öyküler anlatır kitaplar. Ama insanlarla konuşurken durum başka, öylesine tuhaf şeyler söylerler ki, konuşmayı nasıl sürdüreceğinizi bilemezsiniz.
Şairler dolunayı severler, hakkında binlerce şiir yazılmıştır, oysa Veronika en çok yeni ayı severdi, çünkü daha gelişecek, büyüyecek, kendi yüzeyini tümüyle ışığa boğacak zaman olurdu, kaçınılmaz yok oluşundan önce.
Her şeyden nefret ediyordu...
Onu geceler boyu cebir çalışmaya zorlayan okuldan... Dünyada öğretmenlerden ve matematikçilerden başka kimin gereksinmesi vardı ki cebire mutlu olmak için? İnsanları neden cebir gibi, geometri ve daha bir yığın yararsız bilgi gibi şeyler öğrenmeye zorlarlardı?