Bir sabah bu konuyu kafamda evirip çevirirken büyük bir huzurla şunu farkettim: Mademki tanrısal kudretin rehberliği veya izni olmadan başımıza hiçbir şey gelemezdi,bu hüsranların da kaynağı doğanın ötesinde olmalıydı ve Tanrı katından,belki doğrudan,belki de telkin yoluyla gitmemem isteniyordu. Klamam gerçekten Tanrı'nın isteği ise, etrafımı saran bütün bu ölüm ve tehlikenin ortasında beni onun koruyacağını düşündüm. Tanrısal olduğuna inandığım bu telkinlere rağmen buradan kaçıp kendimi korumaya kalksam Tanrı'dan akçmış gibi olacaktım. O da beni nerede ve ne zaman uygun görürse yakalayıp adaletini yerine getirecekti.
Geçen sene koronanın yayıldığı günlerde okusam beni çok büyük bir karamsarlığa itebilecekken üç beş sene önce okusam muhtemelen şimdi okurken etkilendiğim pek çok şey -salgınların Orta Çağ'da kaldığı yanılgısıyla- hiçbir şey ifade etmeyecekti. Bu sebeple kitabı çok doğru bir zamanda okuduğumu düşünüyorum.
1665 yılında Londra'da yaşanan büyük
NOT: Montaigne'in hayatı hakkındaki incelemem:
#83445002
Önsözde, insanların, zor günlerinde Montaigne'den destek aldıkları vurgulanmış ve buna verilen örneklerden en göze çarpanı ise 1910'da evini terk edip Astapovo garına giden Tolstoy'un yanında, Montaigne'in Denemeler'i olduğu bilgisidir. Bunun nedeni, Montaigne'in
Yaşam gücü hakkında o kadar büyük bir bilgisizlik hüküm sürmektedir ki insanlar duyguların kendileri için doğal rehber olduğunu bilmezler. Yaşamları boyunca düzenleri bozulmadıkça onların güvenilir bir bilgilendirme görevi yaptıklarını görmezler.