Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Din, tanrıdan gelen ahlaktır. İnsan ise kötü bir varlıktır ve din insana ahlaki buyruklar verir. Fakat doğasındaki kötücül irade karşısında insanın aşkın iradeye yönelmesi, onu kötülük eylemlerinden uzaklaştırmaz ve din yetersiz kalır. İnsan saf özgürlük idesine yönelmedikçe, kesin ahlaki buyrukların sorumluluğunu almadıkça kötülük kendini
Mademki tanrısal kudretin rehberliği veya izni olmadan başımıza hiçbir şey gelemezdi, bu hüsranların da kaynağı doğanın ötesinde olmalıydı ve Tanrı katından, belki de doğrudan, belki de telkin yoluyla gitmemem isteniyordu. Kalmam gerçekten Tanrı'nın isteği ise, etrafımı saran bütün bu ölüm ve tehlikenin ortasında beni onun koruyacağını düşündüm. Tanrısal olduğuna inandığım bu telkinlere rağmen buradan kaçıp kendimi korumaya kalksam Tanrı'dan kaçmış olacaktım. O da beni nerede ve ne zaman uygun görürse yakalayıp adaletini yerine getirecekti.
Reklam
Akılcı olmak iyidir
Spinoza’nın anlatmak istediği şu olmuştur ki imanın amacı insanları ibadete ve kör itaate yöneltmektir, bu da insanları, Tanrı'dan indiği söylenen hükümlere ve hikayelere inandırmakla olur. Akılcılığın amacı ise gerçeği aramaktır ki doğanın araştırılması ve eleştirilmesi ile olur. Akıl rehberliği altında ve akılcı kanunlara göre yaşamak, insanlar için en uygun, en yararlı sonuçlar yaratan bir yoldur.
Sayfa 173 - Kaynak yayınlarıKitabı okudu
Mademki tanrısal kudretin rehberliği ve izni olmadan başımıza hiçbir şey gelemezdi, bu hüsranlarin da kaynağı doğanın ötesinde olmalıydı.
Şengör'ün bilimden ahlaki rehber yaratmaya çalıştığı örnek bu değildir. Şengör, 1980 darbesi sonrasındaki işkencelerle ilgili yorumunda da benzer bir çabaya girişir. Bu röportajda Şengör, insanlara dışkı yedirmenin işkence olmadığı çünkü gorillerin de dışkı yediğini belirtmiştir. " Bir kere dışkısını yedirmek işkence değil... Ben bal gibi yerim. Niye biliyor musun? ... Ben bunların yendiğini gördüm. Bir gün San Diego Hayvanat Bahçesi'nde goriller birbirlerini dışkılarını ikram ediyorlardı. Onlar da bizim gibi primatlar. Gayet güzel, hiçbir şey de olmaz. " Yukarıdaki altında da görmekteyiz ki Şengör'e göre, doğa, neyin ahlaki olup neyin olmadığını da belirleyen bir otorite halini almıştır. Ayrıca şunun altını çizmem gerekir ki Şengör, zaman zaman " bilimin rehberliği" ile "doğanın rehberliği" ni de birbirine karıştırmaktadır. Esasen bilim, doğayı anlamamızı sağlayan araçtır. Ancak bilim bize, Şengör'ün düşündüğü gibi " Doğada gördüklerinizi kopyalayın, taklit edin. " demez. Diyelim ki bilimin yardımıyla doğada gorillerin dışkı yediğini gördük. Hiçbir bilimsel yasa, bize dışkı yememizi gerektiğini öğütlemez. Bilim sadece şahitlik ettiğini söyler. Ne yapmamız gerektiğini değil.
Bir sabah bu konuyu kafamda evirip çevirirken büyük bir huzurla şunu farkettim: Mademki tanrısal kudretin rehberliği veya izni olmadan başımıza hiçbir şey gelemezdi,bu hüsranların da kaynağı doğanın ötesinde olmalıydı ve Tanrı katından,belki doğrudan,belki de telkin yoluyla gitmemem isteniyordu. Klamam gerçekten Tanrı'nın isteği ise, etrafımı saran bütün bu ölüm ve tehlikenin ortasında beni onun koruyacağını düşündüm. Tanrısal olduğuna inandığım bu telkinlere rağmen buradan kaçıp kendimi korumaya kalksam Tanrı'dan akçmış gibi olacaktım. O da beni nerede ve ne zaman uygun görürse yakalayıp adaletini yerine getirecekti.
Reklam
Doğanın rehberliği
Yaşam gücü hakkında o kadar büyük bir bilgisizlik hüküm sürmektedir ki insanlar duyguların kendileri için doğal rehber olduğunu bilmezler. Yaşamları boyunca düzenleri bozulmadıkça onların güvenilir bir bilgilendirme görevi yaptıklarını görmezler.