Merve Ayvaz

“Hiçkimse doğuştan iyi ebeveyn değildir, ancak pek çoğumuz zamanla iyi birer anne baba olabilir, kendimizi geliştirebilir, daha da iyiye gidebiliriz. İyi ebeveynlik deneyim, cesaret ve kendini iyi tanımayı gerektirir. … İyi bir ebeveyn olmayı başardığınız takdirde geçmişte aldığınız yaraların bir kısmını da sarmış, onarmış olacaksınız. Uzun uzun iç gözlem yapmaya dayanabilirseniz, daha iyi bir insan olabilirsiniz. Bu bir vaattir.”
Reklam
“İtalya’da, Floransa’nın eliti ile Milano’nun, her halükarda Roma’nın ve dahi Napoli’nin elitleri birbirinden farklıdır; hepsi ayrı renktedir. Alt sınıfları, orta sınıfları da öyledir. Onun için de İtalya’da hem rengarenk hem de ölçülü bir yapıya rastlanır. Bizde ise her şeyin eliti gittikçe benzeşiyor. Çünkü kendilerini ayıracakları ve birbirlerine karşı temayüz edecekleri karakter ve birikimleri yok. [...] Sonra, az önce de konuştuk; erkekler de kadınlar da aynı ucuz, zevksiz şeyleri giyiyor. Yüksek burjuvazi de o zevksiz şeylerin markasını giyiyor. Tamam, belki yamaları yok, yırtıkları yok ama mahalli renk de yok. Bu hali çok tatsız buluyorum. Dahası sadece Türkiye’de değil, dünyada da böyle. Müthiş bir Amerikanizasyon var. Herkesin üzerinde aynı tişörtler, aynı yazılar... Operaya da onunla gidiyor bir insan, tiyatroya da. Hatta biliyor musun, okula da aynı kılıkla geliyorlar. Çin, Avrupa, Afrika... Her yerde aynı. Çok çok az yeri ayırabiliriz.”
“En kötüsü ne biliyor musun? Yenileri yapılacak diye iyi, eski yapıların yıkılması. Bunun sonucu da niteliksizlikte aynılaşmadır. İstanbul’da çok örneği var ama bu sadece İstanbul’un meselesi değil. Her şehir aynı trajediyi yaşıyor. Şehirler yenilenirken eski olan ne varsa gidiyor. Eski yapılar; iyi midir kötü müdür, kullanılır mı kullanılmaz mı diye bakılmadan, sırf eski oldukları için yıkılıyor. Sonra tabii ki her şehir niteliksizlikte aynılaşır. Aynı tarz hayat, aynı tip fakirlik taşan ruhsuz varoşlar, aynı tip orta sınıf, aynı tip yüksek burjuvazi...”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Kafasında Işık'ın bir an evvel kendisinden bağımsız olduğu günlerin hayali vardı. Böylece kendi eski rutinine dönebilecekti..."
“İstanbul'da atın büyüsünü kaybetmediği yer hiç şüphesiz ki lunaparktır. Çocukların atlıkarıncaya olan sevgileri akıp giden yıllar içinde azalmak yerine çoğalmıştır. Öyle ki, atlıkarıncanın ilk adi "Atlıkaraca" idi. Her sırada bir at ve bir karaca vardı. At erkek çocuklara ayrılırken, karacaya kızların binmesi düşünülmüştü. Gel gör ki, kız çocuklar da ata binmek isteyince, karacalar yerini ata bırakmıştır.”
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
Reklam
178 öğeden 151 ile 165 arasındakiler gösteriliyor.