İnsan arar. Bazen bulur, bazen buldum zanneder. Bazen buldum zannetmişken ağızdan çıkan bir kelime ile kaybediverir. Aradığını bazen bir çift gözün derininde bulur Raif Efendi misali... Bazen kaybeder kendisini insan, bir çift gözbebeğinin ta içinde.
Evet, sözünü ettiğim Raif Efendi, Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna’daki karakterlerden biri. Bunu böyle tanımladığım için af buyurun.
Aslında kitabı okurken Raif Efendi’nin insanlar karşısındaki tutumunun beni yansıttığını anladım. Yalnız bir farkımız vardı. Raif Efendi’nin bu tutumu geçmişte yaşanmışlıklardan kaynaklanıyor. Benim ki yaşanacak olanlardan...
Neyse biz kitaba dönelim... Kitap, üslup açısından zengindi... verilmek istenen mesaj çağımızdan koparılmış sanki... Aslında etrafıma şöyle bir bakınca sanki hepsi Kürk Mantolu Madonna kitabından çıkıp gelmişler. Kitap bir nevi yaşadığımız çağa ayna olmuş. Bizim yansımamızdan ibaret.
Kitap muhteva açısından da zengin ve bereketliydi... olaylar mümbit topraklarda yeşermiş, meyve vermiş. Genel olarak bir eksiklik olduğunu düşünmüyorum. Değinmek istediğim tek konu var; O da kitabın devamlılığıyla ilgili... Bence Raif Bey ölmemeliydi. Hadi hastalığından dolayı öldü diyelim. Kitapta Raif Efendi'nin defterini okuyan adamın hayretler içerisinde olduğu ve sonunda da defteri tekrar okumaya başladığı yazıyor. Bence kitabı oturup tekrar okuyacağına Raif Efendi'nin kızını bulmaya gidebilirdi bunu kendine görev saymalıydı.