57. Sayfa itibarıyla yarım bıraktım. İlk otuz sayfa zaten bir şey anlatmıyordu, son 27 sayfa hiçbir şey anlatmamakta birlikte akıl da karıştırıyor. Ben bunca sayfayı okudum, okudum da ne anladım?
Hiçbir şey. O halde devamını okumanım bir manası var mı? Hayır.
Yarım bırakmak istediğiniz veya hiçbir şey anlamadığınız halde anlamış gibi yaparak yorumlarda şişirdiğiniz bir kitaba başlamak istiyorsanız tavsiye derim.
Yeni HayatOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20198,3bin okunma
Bazı kitaplar oluyor, insanlara okutmak istiyorum ve tavsiye ediyorum. Sonra o insanlar "Neden okumalıyım?" diye soruyor ve ben cevap veremiyorum. İşte bu kitap da onlardan birisi. Şöyle bir bakınca kitabı tavsiye etmem için özel bir neden yok ama tanıdığım herkesin de okumasını istiyorum. Garip, insanı ikircikte bırakan türden bir eser Yaşamak. Bu yüzden size neden okumanız gerektiğini söylemem, sadece okuyun diyebilirim.
Okuyun.
İlk kitabı okuduktan sonra "Amma da epik," dedirtmişti seri, hayliyle ikinci kitabın daha da epik olması şaşırttı.
İkinci kitap olduğu için olsa gerek, ilk kitaba göre çok daha akıcıydı. İlk kitapla birlikte kurguya oturmuş karakterlerin gelişimini okumak gerçekten keyifliydi. Kaladin bölümlerini zaten iple çektik, Shallan bölümlerine de hep sıkılma beklentisiyle başladım ama hiç de öyle olmadı. Yine de okur olarak karakterlerin "flashback" tarzı geri dönüşlerini oldum olası sevmemişimdir, bu yüzden oraları okurken keyfim kaçtı diyebilirim.
Bu kitap bir serinin ikinci kitabından bekleyebileceğiniz her şeyi veriyor. İlk kitaptaki soru işaretlerinin cevaplanması, heyecanın artması, olayların evrenin mantık kurgusu içerisinde ilerlemesi... İsteyebileceğiniz her şey ama her şey bu kitapta mevcut.
İyisiyle kötüsüyle İnce Memed serüveni bitti. Bu son kitap olduğu için bu incelememde seriyi tümüyle değerlendireceğim.
Her şeyden önce İnce Memed serisi sıradan bir seri, İnce Memed karakteri sıradan bir karakter değil. İnsanların seriye başlarken bunun farkında olarak, serinin her harfinin kıymetini bilerek okuması gerekli. Birçoklarına göre
Kitap buram buram epiklik kokuyor.
Buz ve Ateşin Şarkısı'nı, Kralkatili Güncesini, Celtinmen Piçler'i okudum ama aralarında açık ara en epik olan buydu.
Fırtınaışığı Arşivi serisini türdeşlerinden ayıran en önemli şey de bence bu. Diğer hiçbir seriye benzememesi, bambaşka bir dünyada geçmesi.
Bambaşka bir dünyadan kastım sahi sahi "bambaşka" bir dünya. Bu dünyada tanıdık hayvanların neredeyse hiçbirisi yok, aynı şey tanıdık bitkiler için de geçerli. Tanıdık iklim değişiklikleri yok, tanıdık ahlak kuralları yok. Tam da bu sebepten kitabı okurken ilk 100-150 sayfa "ne okuyorum ben?" diyorsunuz ve kitabın yarısı evreni anlatmakla geçiyor.
Sonrası ise bambaşka bir mesele.
İyi oturtulmuş ve üzerine yıllarca düşünülmüş bir kurgu, sağlam karakterler, kendini kabul ettiren sebep-sonuç ilişkileri ve bunun üzerine rengarenk bir baharat gibi eklenen fantazya.
İşte karşınızda müthiş bir epik fantastik serisi kremcikler. Hepinize keyifli okumalar dilerim.
Kitap boyu “Ne anlatıyorsun be abi?” Deyip durmak istiyorsanız okuyabilirsiniz. Üç hikaye okudum, bunlardan sonuncusu Alemdağ’da Var Bir Yılan’dı. O bitince benim de kitapla işim bitti. Anlamsız sözlerden, saçma sapan atlamalardan ve üç saniyelik garip olaylardan oluşuyor. Bu kitaba yüksek puan verenlerin de neden verdiğini anlamak pek mümkün değil. Modern hikayecilik demek kimseye bir şey ifade etmeyen sözleri bir araya getirmekte kalsın, ben almayayım.