Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yabancılaşma
Türk aydınının çok yanlış ve köklü eksikliklerinden biri de, bazı kavramlarda sihirli bir güç tasavvur etmesidir. Tabiî bu, aydının kendine yabancılaşmasından doğmaktadır. Çünkü kendine yabancılaşma, milli ölçüyü kaybetme demektir. Milli ölçüyü kaybetme ise, dış ve iç politika olaylarını, kendi milletinin çıkarlarına uygun bir şekilde değerlendirmekten yoksun olan adam demektir.
Sayfa 13 - ÖtükenKitabı okudu
Osmanlılar, Avrupa'ya adımlarını attıkları andan itibaren, daima bir devletler grubuna karşı çarpışmışlar ve asırlarca galip gelmişlerdir. Onlardan sonra böyle bir kudreti, tarih kaydetmemiştir.
Sayfa 40 - ÖtükenKitabı okudu
Reklam
Hürriyetin adı yokken kendi vardı; adını öğrendiğimiz günden beri de tadı kalmadı. Nitekim Namık Kemal'ler hürriyet isterken, bize bağlı olan bir memleketin yani Romanya'nın bir çocuğu olan Panait İstrati: 'Dünyanın en hür diyarı Osmanlı ülkesidir; Tanrı' ya ve padişaha çatmadıktan sonra, insan orada her şeyi yapmakta serbesttir' diyordu.
Sayfa 63 - ÖtükenKitabı okudu
100 PUANLIK BİR CEVAP !
"Benim bir kumandanım vardı. Çok iyi ve sevimli bir albaydı. Bir gün, Türkmen çadırlarından onu da davet etmişler. Hemen bir koyun kesip pişirmişler ve büyük bir tepsi pilavın üzerinde baş ve kuyruk olduğu hâlde, huzuruna getirmişler. Türkmen âdetinde büyük ve hatırlı misafire baş ve kuyruk ikram edilir ve bu, baştan ayağa kadar bütün varlığımla hizmetinize hazırım demektir. Tarihlerde de yazılı olan bir an'anedir bu. Bizim albay, tabiî aldığı terbiye gereği, medeniyet havârisi. - Bu nedir? Böyle şey olur mu? Bana tabak getirin, bu yağlı kuyruğu da kaldırın, etten bir parça koyup getirin, demiş. Bizim Türkmenler kızmışlarsa da bir şey dememişler ve söyleneni yapmışlar. Albay tabaktaki yemeği yedikten sonra: - Yemek böyle yenir. Niçin tabak kullanmıyorsunuz? Hep bir arada yemek doğru değildir, diye mikroptan falan söz etmiş. Aşiret reisi: - Efendi, biz seni tanımayız. Dündar Bey bizdendir, ona hürmet ederiz. Sen de onun kumandanısın diye ikramda bulunduk. Biz yemeği beraber yeriz. Köpeklere ise ayrı kaplarda yemek veririz. Onlar kemik için hırlaşırlar ve kavga ederler. İnsanlar öyle değildir... gibi lâflar etmiş.
Sayfa 68
" Geri kalmışlığın en büyük ölçüsü , tarih bilincinden yoksunluktur."
Sayfa 171Kitabı okudu
“Türkiyenin varlığı ve Türk aleminin istikbali, Rusyanın kuvvetiyle ters orantılıdır. O halde Türk siyaseti, Rus emellerine karşı olmalıdır.”
Reklam
Birinci med için Yahyâ Kemal : 'Gelmiştik bir zaman Sarı Saltuk'la Asya'dan; Bir bir Diyâr-ı Rûm'a dağıldık Sakarya'dan "
Sayfa 36 - KutluğKitabı okudu
Bunlar herkesi kör, alemi sersem mi sanırlar!
Sayfa 108 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
"Herhalde tarih boyunca pek büyük hamleler yapan, çok yüksek bir idare kabiliyetine, pek ulvî bir adalete sahip, teşkilatçı ve velûd bir milletin, miskin ve atıl oturması mümkün değildir."
Reklam
Ordu bir menfaat kurumu değildir. Bir eziyet odağı, bir vefa abidesidir. Şeref ve haysiyet temelleri üzerine dikilir.
Sayfa 133 - Ötüken Neşriyat
“Fena fi’d devlet” tabiri
Bu tâbir, Osmanlı Târihini okurken, pâdişahların. vüzerrânın ve ricâl-i devletin etvâr ve hareketlerine hay. ranlığımın neticesi olarak ilk defa benim hatırıma gelmişti. Adamlar, devletle okadar haşır neşir olmuşlardı: onu, o kadar mukaddes görüyorlardı ki, onların bu hallerini ancak tasavvuftaki «fenâ fi'l-lah» tâbirliyle izahın imkânı vardı. Bu sebeple, onların ruhî hallerini ve fikrî idrâklerini «fenâ fi'd devlet ve'l-mille» tâbiriyle tavsif etmiştim. Sonra bâzm Osmanlı müelliflerinin de aynı tâbiri kullandıklarını görmüştüm. Meselâ Cevdet, bir hususî mecliste Fuad Paşa'nın, Ali Paşa'ya «Sizin yanınızda Köprülü Paşalar filan nedir» cinsinden müdahalelerde bulunmuş; buna dayanmayan vak'anüvis: «Köprülü fe- nâ fi'd-devle olmuş bir adamdı. Rükûa varmış devleti ayağa kaldırmağa hasr-ı efkâr etti, muvaffak da oldu. Şimdi de böyle fedakâr bir vezir olsa bu devleti ihyâ eder. Siz ondan mâlümâtlısınız. Lâkin bahçe tanzim etmek, yakınlarınızı kayırmak gibi işlerle meşgülsünüz.» cevabını vermişti.
“Fena fi’d devlet” denilen adamlar işte bunlar:
«Merzifonlu’nun idam emrini getiren bostancıbaşı ile yanındaki cellâda karşı tavrı nedir? Pâdişahın kendisini azlettiği hakkındaki hat geldiği zaman, Paşa, Belgrad Paşa Sarayı'nda öğle namazını kılmaktadır. Mağlûbiyete uğrayan her vezir gibi, âkibetinin ne olacağını bilmektedir. Bostancıyı almış, kabul etmiş, sunduğu fermanı öpüp başına koymuş ve
358 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.