Gökyüzündeki en parlak yıldızı işaret eden ağabeyi, işte şu ! Dedi,"en çok onunla sohbet ederiz..."
Atiye başını kaldırıp ağabeyinin gösterdiği yere baktı. "Tahmin etmeliydim, dedi gülerek, "onca yıldız arasında gidip yerinden hiç kıpırdamayan tek yıldızı bulmuşsun!"
...... Abisi "biliyormusun, dedi, eski Türkler kutup yıldızının gökte sabit durduğuna, diğer gök cisimlerinin onun etrafında döndüğüne inanırmış."
......."kutup yıldızı, gökyüzü ülkeleriyle yeryüzü ülkelerini birleştiren kutsal bir kapıymış. Gökle yeri, ruh alemiyle maddi dünyayı ve hatta insanla tanrıyı birbirinden ayıran sınır mış. Tanrıyla temas kuran kamlar kutup yıldızından öteye geçemezlermiş. Ruhlar da bu kapıdan aşağıya inemezlermiş.
........." Derler ki günler den birgün kutup yıldızı aya aşık olmuş. Ne var ki ayın gözü güneşten başkasını görmüyor muş. Kutup yıldızı ne kadar hızlı koşarsa koşsun bir türlü yetişemez miş aya. Ayın ilgisini bir türlü çekemediğinden, ağlayıp dövündükce parlarmış gökyüzünde."
"Tıpkı insanlar gibi, gökyüzünün de bir hayatı vardır. Onun da dönüm noktaları, geçişleri, dertleri vardır. O da bir hikâye anlatır bize. Ama biz ona kulak vermek yerine duymak istediğimizi duyarız. Sonra da sıkıcı deriz, öfkeli deriz ona..."
"Ne hikâyesiymiş o?" diye sordu Atiye.
"Ben her gece yeniden şans veririm