Öyledir ki sevda dediğin, "Gadrine de, lütfuna da eyvallah" dır... Başını öne eğip gelişini beklemektir bir tutam çaresizlik içinde. Gelişini beklerken gönül bahçesine en sevdiği çiçekleri ekmek, gözlerine bakarcasına onlara bakmaktır, büyütmektir. Vuslatı kendine dergah kılıp, gönlünün dehlizlerinde inzivaya çekilmektir. Sevda dediğin en çok ona yakışandır. En güzel onda duran, üstünde hiç sırıtmayandır. Giyindiği zaman o esbabı, Anka kuşundan ihtişamlı olmasıdır, yüreğinin yemyeşil ormanlarında salınmasıdır.
"Boşananlar, ayrılanlar, açılanlar, vergi kaçırmaktan tutuklananlar..O özendiğiniz hayatlar bir bir dökülüyor. Hiçbiri, gösterdiği kadar mutlu, eğlenceli, düzenli, ahlaklı, güzel.. değil. Hayatlarının kusurlarını halı altına süpürüp, her şeyi romantize ederek köşeyi döndü adamlar"
Çok alakalı olmamakla beraber
Ölüm, bir gemiyle karşılaştırılabilir. Hayat, kıyıda duran bu geminin içindeki yolculardır. Gemi yola çıktığında, kıyı uzaklaşır ve sonunda gözden kaybolur. Bazıları için ölüm, geminin kıyıdan ayrılmasıdır; hayatın yolculuğunun sona erdiği ve bilinmeyen sulara doğru yelken açtığı an. Diğerleri için ise ölüm, hayatın gemiyi terk etmesidir; yolcuların bir sonraki varış noktasına ulaştığı ve yeni bir maceraya adım attığı zaman.
Bu metafor, ölümün hem bir son hem de bir başlangıç olabileceği fikrini yansıtır. Hayatın bizi terk etmesi, belki de bir sonraki varış noktamızda yeni bir başlangıç yapmamız için bizi serbest bırakmasıdır. İnsanın hayatı terk etmesi ise, bu dünyadaki yolculuğumuzun tamamlandığını ve ruhumuzun yeni bir serüvene yelken açtığını simgeler.
tecahülükadir
@kaidr
·
14 Eylül 2022 21:13
İnsanın hayatı terk etmesi midir ölmek dedikleri yoksa hayatın insanı terk etmesi mi?
Zembereği boşalmıştı sanki.
Elleri, kolları, omuzları birbirinden ayrılmış.
Gövdesinin ortasından yarılıp
Boşluğun kendisi olmuştu.
Kendi içinde akıp duran
Kum saati gözlerinin önündeydi.
Ve zaman kumun tanelerinden ibaretti.
Milyonlarca tanecik aynı yönde akıyordu.
Ayrıyken birbirini tamamlıyor.
Boş alanı dolduruyordu.
Döngünün devamı için.
Aynı şeyi sonsuza kadar tekrarlıyordu.
Bu döngü hayatın kendisiydi.
Bu akışta bir tanenin yokluğunu kimse farketmezdi.
Döngü aksamadan devam ederdi..
-Harun Küsmüş
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu
Kendi Gökkubemiz Yahya Kemal Merhum'dan mülhem bir ifade.
Biz Gökkubemizi nerede yitirdik, ne zaman yitirdik, nasıl yitirdik...
…bunu buna başlayalım mı…?
Bu soruyu sormak bile aslında, bu yolculuğun ilk adımlarından biri olmalı.
Çünkü birçok insan Gökkubemizi kaybettiğimizin bile farkın da değil.
Önce meseleyi doğru ortaya koymak lazım.
İstediğini sor başka sorun var mı diyen güzelce anlatan hoca ile herkese zaman ayırdığını,gülerek samimi anlattığını gördüğün ama sana aşırı ciddi duran 2 soru sorunca bitti mi işim var başka zaman gel ve basit sorular soruyorsun diyen hoca ikiside hoca işte.... İyi, canım hocalar iyiki var😊 Yılın başından beri ikisinede soru sormamıştım hiç....
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu
"Bana ayrıntıları, bir yüzü nasıl okuyacağımı, sözleri olmayan bir şeyden nasıl mümkün olduğunca bilgi edinebileceğimi, tam gözlerinin önünde duran ve kelimelerle ifade edilemeyen şeylerin hikayelerini, hareketlerini ve anlamlarını nasıl bulacağımı August öğretti. Bazı şeylerin bir şeyler söylemeden sizinle konuşabildiğini bana o gösterdi. Bana her zaman dinlemek zorunda olmadığımı öğreten August'tu. Bazen sadece bakmak yeterli olabilirdi."
"Merhaba benim kalbimi görebilen can dostum Nazile Serna ;
Sen beni yokluğunun bitimsiz kederine terk edip gideli, yıllar geçmiş. Peki ben neden, daha iki gün önce Antikacılar Çarşısı'ndaki çay evimizde buluşup, şen kahkahalarımızla söyleşmişiz gibi hissediyorum ? Neden yüzünün her tatlı kıvrımı gözlerimin önünde, sesin hala